6-17 Temmuz tarihleri arasında Yunan Adaları’na gerçekleştirdiğim seyir
On iki Adalar’a ilk defa 2011 yılında bir haftalığına Turgutreis’ten kiraladığımız yelkenli tekne ile gitmiştik. Bu seyahat hafızalarımızda çok güzel duygular bırakmış ve tecrübemizi geliştirmiş idi. Yıllar sonra bu seyahati kendi teknemiz ile yapmak istedik. Bu noktada “En iyi tekne, arkadaşımın teknesidir” argümanını kendi açımdan değerlendirmek isterim. Pek çok deniz tutkunu ve tekne sahibi bu lafı tatlı bir gülümsemeyle geçiştirecektir. Biz tekne sahibi olamadan uzun yıllar tekne kiraladık ve bir haftalık kiralama süresine hep sadık kalmak zorundaydık. Bu sınırlı süre; rotamızı gönlümüzce planlamaya, beğendiğimiz koyda “hadi bir gece daha kalalım” isteğine veya çok sert havada “hava geçene kadar burada kalalım” gibi kararlara engel olurdu. Bu gezimizde kendi teknemizin olmasının rahatlığını yaşadık.
Gezimize dönersek, 6 Temmuz’da acentemiz aracılığı ile (bu acente işlerini ve transitlog meselesini ciddi bir şekilde masaya yatırmak lazım) evraklarımızı yapıp çıkış işlemlerini tamamlayarak avara olduk. Yola çıkmadan önce hepimizin yaptığı hazırlıkları; yakıt, su, kumanya vs. elimizden geldiğince tamamladık.
Hedef, Samos’un Pitagorion limanı

Samos Pitogorion merkez limanı
Limana telsizin 08 kanalından ulaşabilirsiniz. Anons sonrası, limandaki uygun yeri işaret edeceklerini ve demir atmadan yanaşmamızı söylediler. Liman içinde sığlık alana dikkat ederek gösterilen yere yanaştık. Palamar halatlarını alan görevliye teşekkür ettik ve borcumuzu sorduk. Yer gösterme ve yanaşmaya yardım için 5€, bir gece barınma - elektrik ve su için de 50€ ödedik. Sonradan gideceğimiz adaları da dikkate aldığımızda, en pahalı barınma ücretini burada ödedik. Burada anlaştığımız acente ile buluşup Yunanistan’a giriş işlemlerini (pasaport, Tapei vergisi vs.) hallettik.

Samos'un Balos sahili
İki gün kaldığımız Samos’ta araba kiralayıp adayı turladık, değişik koylarında pırıl pırıl sularda yüzdük, lezzetli deniz ürünlerini kazıklanma korkusu olmadan bol bol yedik. Giriş işlemleri sırasında bize bir evrak verdiler. Bu evrakta, tekne ve teknedeki ekibin bilgileri ve giriş çıkış yapılacak yerlerin yazılıp onaylanması için yerler bulunmakta. Biz Samos’tan sonra Patmos’a gideceğimiz için, gidiş limanı olarak Patmos gözüküyordu. Oraya vardığımızda; Sahil Güvenlik birimine gidip biz geldik, giderken de biz ayrılıyoruz ve gideceğimiz ada şudur diye beyanda bulunuyoruz. Bunu tüm denizcilerimiz biliyordur diye detaya girmiyorum.
Pitagorion’dan Patmos’a
Pitagorion’dan hafif bir havada ayrılıyoruz. Bir süre sonra poyraz 8-10 mil hıza oturunca yelkenleri basıyoruz ve sancak kıç omuzluktan gelen rüzgâr ile 5-6 mil hızla Patmos’a doğru dümen tutuyoruz. Hava daha sonra 13-15 ve 18-20 mile yükseliyor. Çok keyifli şekilde Patmos’un belediye limanında uygun bir yere girip kıçtankara bağlanıyoruz. Bu limanda, yer bulma sorunu ve çıkan kavgalardan haberimiz olduğu için vakitli geldik. Yine yer gösteren ve bağlamaya yardım eden arkadaşa 5€ ödüyoruz. Limana gecelik elektrik - su dâhil 28€ ödedik.

Patmos’ta akşam yemeği
Bundan on bir yıl önce geldiğimizde beğendiğim adayı, bu sefer çok etkileyici bulmuyorum. Hristiyanlar için oldukça önemli bir ada. Restoranlar ve kafelerde fiyatlar diğer adalardaki gibi. Ancak mağazalar daha pahalı. Sabah önce sahil güvenliğe gidip çıkış yapacağımızı ve Lipsi’ye geçeceğimizi bildirip işlemleri tamamlıyoruz. Sonrasında yol üstündeki fırından börek ve ekmek alıp yola çıkıyoruz.
Lipsi

Lipsi taş iskele
Rüzgar kolayımıza olduğundan keyifli bir yelken seyri ile Lipsi liman ağzına kadar girip, sonrasında beton iskelenin köye bakan tarafına bağlanıyoruz. Yine biri yer gösterip, bağlanmamıza yardımcı oluyor. Artık alıştık, biliyoruz ki bu hizmet 5€. Barınma, elektrik ve su ücreti günlük toplam 10€! Önceki gelişimize göre köy büyümüş ama irite edecek düzeyde değil. Havuzlukta dinlenirken beton iskeleye bir araba geldi ve şef kıyafetli bir adam tekneleri tek tek dolaşarak, meydanın üstünde işlettiği restoranın tanıtım broşürünü dağıtarak akşam yemeğine davet etti. İlk izlenimim, bu restoranda fiyatların yüksek olabileceği yönündeydi. Biz beton iskelenin başındaki restorana gitmeyi düşünüyorken, bu yeni yere bir bakalım dedik. Güzel manzaralı, düzenli, temiz, bol çeşitli, güler yüzlü personeli ile karşılaşınca hemen oturduk ve bu gezimizdeki kişi başı en ucuz (20€), ama lezzetli ve keyifli yemeğini yedik. Herkese tavsiye ederim (Manolis Tastes).
Bir sonraki durak Leros / Panteli Koyu

Öğleden sonra vardığımız koy oldukça kalabalık. Her on yelkenlinin sekizi ve her on motoryatın onu da Türk. Restoranlar tarafında kıçtankara olan, tonozlara bağlanan ve kendi demiri ile alargada olan tekne sayısı çok olduğu için, biz kendimize koyun güneyinde uygun bir yer bulup yerleşiyoruz. Panteli’de giriş çıkış işlemleri için resmi bir birim yok. Bu nedenle ister taksi ile ister bizim gibi yürüyerek (20dk) arka taraftaki Alinda’ya gidip işleri halletmeniz gerekiyor. Günbatımına yakın, içinde Fransızların olduğu bir charter teknesi yanımıza demir attı. Tekne modelini ilk defa görüyoruz, Sun Loft 47. Google amcaya sorduğumuzda, Jeanneau markasının charter için özel üretimi olduğunu anlıyoruz. Tasarımın en ilginç yönü, mutfağın yukarıda güvertede olması. Bu sayede aşağıda yatak sayısını arttırmışlar. Ertesi sabah, Fransızlarda hummalı bir çalışma var. Biri direğe çıkmaya hazırlanıyor. Biri de bize seslendi “yelken tamiri için elinizde bir şeyler var mı?” diye. Var deyince tombul bir hanım hiç beklemediğimiz bir çeviklikte baş taraftan suya atlayıp bize yüzdü. Malzemeleri su geçirmez bir torbaya koyup verdik. İş bitince bizim malzeme torbasını geri getirip teşekkür ettiler. Torbayı açınca bizim malzemelerin güzel bir Rose şarap doğurduğunu gördük! Biz de teşekkürlerimizi ilettik kendilerine. Deniz kültürünü bilmek, öğrenmek ve denizde bilenler ile karşılaşmak insanı mutlu ediyor.
Leros’ta üç gece alargada geçirdikten sonra dönüş yoluna başladık. Hedefimiz aşağı inerken uğramadığımız Arki’de bir gece kalmak. Arki’de giriş - çıkış işlemleri için birim bulunmadığından, Leros’taki çıkış işlemlerinde bir sonraki durağımızı Pitogorion olarak belirttik. Pırıl pırıl koylarından birinde funda demir dedik. Bu sefer bütün tekneler Türk. Çok güzel, sessiz ve sakin bir gece geçirdik. Ertesi gün sabah vakitli kalkıp Pitogorion’a dümen tuttuk. Liman bu sefer daha boştu. Gösterilen yere rahat giriş yaptık. Elektrik ve suyu bağladıktan sonra havuzluğu yıkadık. Ufak tefek alışveriş yaptık ve son akşam da yine güzel bir deniz ürünleri sofrasında geceyi kapattık. Sabah anlaştığımız acente ile çıkış işlemlerini tamamlayıp yola çıktık. Hava süt liman. Motor seyri ile Poseidonio Koyu’na kadar yol aldık. Orada kahvaltı ve deniz molası verip, yanık ve çok sıcak bir havada Kuşadası’na doğru dümen tuttuk. Kuşadası’na varır varmaz, yine anlaştığımız acente ile Türkiye’ye giriş işlemlerimizi tamamladık.
Toplam 12 günlük seyahatimizde, teknemiz “Bahar” bize çok iyi baktı. Biz de kızımıza iyice alıştık, dilinden daha iyi anlamaya başladık.
Geriye dönüp baktığımda, Türklerin niye Yunan adalarına bu kadar ilgi gösterdiğini yaşayarak anladığımı düşünüyorum. Bağlanma limanı, restoran ve market fiyatları uygun. Sizi kimse kazıklamaya, aptal yerine koymaya çalışmıyor. Bizde azalan misafirperverlik, orada hala devam ediyor. Şehrin merkezinde, denize sıfır, bedava otopark yerleri mevcut. Hiçbir kumsal paralı değil. Kimse sizi şezlong kirala, ye - iç diye zorlamıyor. Kıyılar ve sokaklar tertemiz. Ümidim yok ama tüm bunların bizde de var olduğu günleri tekrar görmek üzere, rüzgarınız kolayına, pruvanız neta olsun.
Konuk Yazar: Altan Lök
Fotoğraflar: Altan Lök Arşivi
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.