SAL'dan Mektup Var (2)

Sema ve Sencer Salbaş çiftinin hayalleri gerçek oldu ve 1 Mayıs'ta çıktıkları Dünya seyahatine devam ediyorlar. Yelkencinin Gazetesi'ne Sema Salbaş'ın yazdığı mektup, fotoğraflarla birlikte siz okuyucularımız için derlendi. Keyifli okumalar dileriz.

Selamlar,

En son buraya yazdığımda Yunanistan’dan çıkmak üzereydik.  Yunanistan’ın batısına daha önce gelmemiş de olsak, güneşin battığı yöne doğru ilerledikçe İtalyan kültürü gittikçe kendini daha fazla gösterse de İtalya’ya geçmek bizim için önemli bir eşikti. İlk defa gurcataya yeni bir bayrak çekecektik, koy olmayan dümdüz bir coğrafyaya geçecektik, her şey farklı olacaktı sanki.  Değişik yorumlar da vardı; kimisi giriş yapmanıza gerek yok diyor, kimisi aman İtalya bu konuda çok ciddi, giriş yapmadan sakın sakın devam etmeyin diyordu.

Heyecanla başladık Korfu’dan Othoni geçişine, oradan da İtalya’ya. Othoni geçişi, hava raporlarında söylediğinden çok daha fazla rüzgar ve sağanaklar ile bizi bir sarstı. Değişiklik beklediğimize değdi yani, hatta beni biraz aştı bile. Othoni Gallipoli geçişi ise bir önceki günü rahatlatırcasına sakindi, tam bir toparlanma ile iyi ki bu işi yapıyoruz şükürleri ile geçti. Bir gün önce kararımızı sorgularken, ertesi gün aman iyi yapıyoruz seviyesine ulaşma tutarsızlığı daha çok bende tabi.  Bu arada İtalya’da Yunanistan gibi giriş yapmak zorunlu. Hiç beklemediğiniz anda sahil güvenlik gelip tekne araması yapıp evrakları isteyebiliyor. Port Police’e giderek oraya vardığınızı, gideceğiniz limanı söylemeniz gerekiyor, size A3 boyutunda bir evrak veriyorlar. Yalnız şöyle bir sıkıntı var: sadece hafta arası 9:00-13:00 arası çalışıyorlar. Salı ve perşembe günleri öğleden sonra da bir buçuk saat açıyorlar ama onun dışında kapalı. Biz Gallipoli’ye Cuma günü varınca  3 gün bekledik mesela. Genel olarak hayat duruyor burada öğleden sonra. Her yer kapanıyor, insanlar sahillerde denize girip akşama hazırlanıyorlar.

Dün de bizim için ikinci büyük geçişi yaptık. İtalya’dan İspanya’ya yaklaşık 200 mil. Öncesinde kötü bir hava vardı, bu havanın geçmesini Sardinya’nın batısında Stintino’da bekledik ki pek beğendiğimiz süper şirin bir kasabaydı. Hava durumunda rüzgarın 10 derece sancaktan 10-15 knotlarda geleceğini, dalganın da ilk gün öğleden sonraya kadar 1-1.5 metre olacağını gördüğümüz gün tamam dedik çıkalım yola. Sadece önce biraz güney batıya ineriz, yolu az biraz uzatırız ama rüzgarı 40 derecelerden alırız, güzel bir yelken açarız, öğleden sonra dalga kesilince de tam batıya döneriz diye planladık. Fakat gelin görün ki 25 derece sancaktan beklediğimiz rüzgar 15 derece iskeleden geliyor. Dalgalar da 2-3 metre. Ben bir nahoş oldum, yelken açamıyoruz gulet gibi motorla devam ediyoruz. İtalya geçişinde yolda çok az tekne vardı hatta Gallipoli geçişinde o kadar  kimsecikler yoktu ki bir ara Dünyada sadece Sal ve biz kalmışız gibi bile hissetmiştik ama burada ara ara yelkenli görüyorduk. Motoryat yoktu tabi öyle dalgalar olunca. Diğer teknelerin hareketlerinden bizi AIS’te görmüyor olabileceklerinden şüphelenip bir kontrol ettik ki AIS çalışmıyor. Uzun geçişlerde biz AIS’e hayli güveniyoruz. Bu gece ayın da olmayacağını biliyoruz. Sencer, o çalkantıda indi salona. Cihazın her bağlantısını tekrar kontrol etti, bazılarını yeniden kurdu. Hatta anten bağlantısını lehimleyecekti ama artık o dalgada nereyi nasıl lehimlerdi kim bilir, o yüzden olduğu haliyle bıraktı. Son durumda AIS bazen çalışıyor bazen çalışmıyor gibi geldi bize, çok da deneyemiyoruz. Marin trafikten gemilere bakarak bu gemiyi gösteriyor, bu gemiyi göstermiyor diye diye sorunu genellemeye çalışarak geceyi ettik. Ay olmayınca açık deniz zifiri oluyormuş gerçekten, daha çok gözümüze güvenmemiz gerekti. Benim  hayal gücüm, gördüğümü yorumlamaktan daha güçlü  olduğu için sık sık yanlış alarmlar vermeye başladım, hepimiz helak olduk. Sencer, sabaha kadar uyumadan nöbet tutmaya karar verdi. Ben yattım, sabah güneş doğuşu ile kalkacağım planda! Fakat o karanlıkta tekneye korkunç bir sesle bir şey çarptı. İkimiz de hopladık, karanlıkta neyin çarptığını da anlayamadık. Kontrol ettik bir sıkıntı yok gibiydi devam ettik ama tedirginlik baki kaldı. Minorka’ya anca yolun son beş, altı saatinde yelken yapabilerek heyecanla geldik, demiri attık. Ben de bu mektubu yazmaya başladım.

Dünya seyahatine çıkanlar genelde Avrupa ve Akdeniz’de çok zaman geçirmiyorlar. Buralarda geçen zamanın bizim yaşadığımız coğrafyadan çok da farklı olmaması nedeniyle genelde tatil havasında geçtiğini söylüyor öncüler. Gerçekten de şu ana kadar uzun bir tatildeymişiz hissindeyiz. Daha önce görmediğimiz yerleri gezmek çok mutlu ediyor ikimizi de, her gittiğimiz yeri pek beğeniyoruz birkaç istisna dışında. İtalya, genel olarak yelkenciler için zor bir parkur. Zira geceleri girip dinlenebilinecek koy pek yok. Navily uygulamasında yüksek puanlı yer olan Gallipoli’de mesela tekne gece o kadar sallandı ki yatakta yatamayıp ayaklandık. 

Sakin, her şeye rağmen içeri bakarken

Sakin, yatağıyla beraber teknenin içinde yürümeden dolaşıp durdu. Ertesi gece Torro Del Pizzo’ya geçtik de yine yoğun dalga olmasına rağmen en azından rüzgar ile aynı yönde gelmesinden dolayı senkronize bir sallantı ile uyuyabildik. Nacizane tavsiye; Gallipoli ve araba mesafesindeki Lecce gerçekten görülmesi gereken mekanlar, bir gezi planına dahil edilmeliler. Buraların dışında daha çok lezzet gezileri için uygun duraklar var İtalya tabanında. Bir de aman latte siparişi vermeyiniz, sade sıcak süt geliyor.

İtalya - Crotone Şehir Merkezi

Taormina

Taormina

Sicilya’da Taormina yine vurulduğumuz bir nokta oldu. Deniz kenarından geçen trenleri ile şahane görüntüler sundu bize. Arkada Etna Yanarağı tehditkar dururken öndeki masalsı şatolar etkileyiciydi. Ve fakat karaya çıkıp araba ile turistik güzergahın dışında hareket edince toplanmayan çöpler, zaman zaman karşılaşılan sefillik ve pislik şaşırttı hayli. 

Taormina'da tepedeki eski şehire giriş

Taormina eski şehir

Taormina'da bir sokak

Taormina'da özel biralar, pek leziz…

Taormina, yukarıdan yanaştığımız koy'un görünüşü

Taormina'dan çıkış

Sicilya’nın başkenti Palermo’da zirveye ulaştı şaşkınlık. Evet, şehir gotik ve sokaklar karanlık ama sadece bunun etkisi değil! Burayı temiz olarak algılamamamızda sokakların durumu da etkili oldu. Oysa şahane bir şehir…

Palermo'da bir sokak

Palermo'da bir sokak

Botanik bahçeleri ile birlikte görülesi. Özellikle gövdesinden kök indiren ağaca bayıldım, burada paylaşmasam olmaz. 

Glutensiz ama glutenli gibi bir pizza

Palermo cruise’ların da uğrak yeri ve evet burası da görülmeli. Bir de mutlaka pizza denenmeli. Glutensiz pizzayı bile şahane yapabilmişler, takdir ettik gerçekten.

Sicilya-Savaco köyü

Sicilya, Sardinya denince volkanlar akla geliyor haliyle. Biz Etna turlarını görünce araba ile Etna’ya çıkmaktan vazgeçip, eteklerindeki köyleri gezdik. Ünlü “Godfather” filminin bazı sahnelerinin çekildiği köy olan Savaco, şipşirindi. Oldukça ünlü olmuş; hele bar sahnesinin çekildiği mekan dolup taşıyordu, hatıralıklar da Marlon Brando doluydu. İyi ki de görmüşüz dediğimiz yerlerdendi, bir de üzerine köy çıkışındaki restoranda pek güzel bir yemek yediğimiz için keyfimiz katmerlendi. Fırsat olursa buraya da gelinmeli.

Stromboli 

Etna turu yerine 36 millik bir seyir ile ikinci büyük volkan olan Stromboli’ye gittik, tekne ile aktif bir volkana bu kadar yaklaşınca  ne kadar küçük canlılar olduğumuzu bir kere daha anlıyor insan. Stromboli hayli aktif, tepesinden ara ara lav atıyor, için için kaynadığı için yukarı çıkan sıcak hava anında soğuyup dağın tam tepesinde bir bulut oluşturuyor. Tepede devamlı bir bulut var yani, dağ şapka takmış gibi. Bir taraf zaten ara ara lav akmasından dolayı farklı bir yapıya sahip ve adanın bu bölgesinde yerleşim yok şükür. Diğer taraflar simsiyah ve ara ara pof diye bir yerlerden duman çıkıyor. Burada neden yerleşim var, muamma! Hem de bir değil, iki tane. Her şeye şaşıra şaşıra kocaman bir gün geçirdik orada, üstadın deyimiyle şiddetle tavsiye…

Messina Boğazı, kılıç balığı avcıları

Messina Boğazı da ayrı bir eşikti, akıntılarının ve kalabalığının methini çok okumuş, duymuştuk. Açıkçası Çanakkale Boğazı’na aşina biz Türk yelkenciler için çok zor değildi bu geçiş. Sadece akıntının yönünü anons ile bildiriyorlar demişlerdi, biz anonsun İngilizcesini hiç anlamadık, sadece hızımızdan akıntının kolayımıza olduğunu fark ettik. Bir de kılıç balığı avcı tekneleri ile karşılaşıp ayrı bir şaşırma yaşadık, hani Gökçeada’da da varmış ama bizim için ilkti. Yelkenli desen değil, kayık desen değil. Bu teknelerin direklerinin üzerinde 3 kişilik bir gözlemci ekibi mevcut, teknenin önünde de upuzun bir uzantı. Balığı görünce bu uzantıya  çıkıp zıpkın ile avlıyormuş avcı. Bence çok ilkel, Sencer’ce çok fonksiyonel bir yöntem.

Aslında yine uzun ve gece geçişi ile 160 millik bir seyir sonrası Sardinya’ya vardık. Sardinya, Sicilya’ya göre daha bakımlı ve bizce daha güzel. Denizi açık mavi ve yoğun cezbedicilikte. 

Sardinya - Olbia’ya gidiş- Nodu Pianu

Sardinya - Nodu Pianu

Sardinya - Santa Teresa Gallura

Tüm koyları zevkle gezilebilir. Buradan tekne kiralayıp muhteşem koylarını görmek de mümkün. Sadece Ağustos’ta burası çok kalabalık oluyor. Planlanıyor ise diğer aylarda gelmek lazım, zira Ağustos ayında tüm İtalyanlar deniz kenarlarına akın ediyor. Çok canlı ve neşeli olmakla birlikte zaman zaman demir atılacak yer bulunamıyor, akşam üzerleri anca yer açılıyor bazı koylarda.

Sardinya - Stintino

Sardinya - Stintino Marina

Hemen hemen her gece havai fişek gösterileri eşlik etti alargalarımıza. İtalya genel olarak Türkiye’ye göre uygun fiyatlı ama marinaları hariç. Bizim tekne için gecelik 100 euro’dan daha az para ödemedik hiç.  Bir de Sardinya’nın batısını doğusundan daha çok sevdim ben ama kalabalığın etkisi olabilir.

Sardinya - Stintino şehiri

Sardinya-  Stintino şehiri ortasındaki marina

Sardinya- Stintino deniz feneri

Bundan sonra hedef İspanya kıyılarında ufak ufak ilerlemek ve Fas’a geçmek. Kanarya’lara kadar gece seyri planlamıyoruz. Buraya gelene kadar bozulanları toplamak için daha önce planladığımız rotayı az biraz değiştirip Valensiya’ya çıkıp birkaç gün bir marinada olacağız. Orada bol bol marin dükkanı bulabileceğiz sanırız. Bakalım…

Konuk Yazar: Sema Salbaş

Fotoğraflar: Sema - Sencer Salbaş Arşivi

Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.

Yorum Yap