Sonbaharın Habercisi “Güz Trofesi’’ Devam Ediyor

Hiç yarış dışından, caddeden, masamdan, dostlarımdan, marinadan, deniz fenerinden fotoğraf çekmemişim bu sefer. Bu ne telaş! Bu ne yarış parkuru saplantısı anlamadım! Oysa her zaman benim için yukarıda sıraladığım yerlerde başlar heyecanım sonra parkura taşınır. Bir şey engellemiş sanki içten. Evime gelip, notlarıma bakınca anladım bunu. Buldum sonunda… Sonbahar sarhoşluğu. Öyle böyle değil bir hata bu. Acısını 3’üncü ve 4’üncü ayakta çıkartacağım.

Sonbaharın bir sürü habercisi var. Balığından, sebzelerinden, meyvesinden belli ediyor kendini. Birde mevsimlerin mevsimi bu güzel (romantik) dönem saklıyor bazı şeyleri. Konu yelkene gelince ise durum farklı. Sonbahar en güzel yarımadamıza, Bodrum’a yıllardır adını verdiği o kısa trofesi ile geliyor. Güz Trofesi bunaltıcı sıcaklıkta ki iki ayağı geride bıraktı. Ama ne bırakma! Ekim ayı başında parkurların parkuru Bodrum kıyısı açığında koşulan iki farklı yarış (mini offshore) hava tahmin raporlarını bile boşa çıkartan anlara sahne oldu. İkinci gün bir ara birden bire 30 knotları falan gördük hep birlikte. Hani hiç bir şey yazmadan sadece fotoğrafları yayınlasak ve yorumu -anlatımı, şunu-bunu sizlere bıraksak yeridir. Ama öyle değil işte. İlla ki bir şeyler yapıp kalemin mürekkebini akıtmalıyım.

 

Burada firar bölgelerim var benim her yarış öncesi. Oralarda nektar toplayıp yoğunlaşıyorum genellikle. En sıkıcı havalarda bile iyi işler, sıkı notlar, gözlem birikintileri çıkarttığımı masama döndüğümde daha rahat görebiliyorum. Her şey aniden birikiyor gibi oluyor. Mesela sakin sakin yarışın seyri akıp giderken tekneler birden dönüş şamandırasının çevresinde ortalığı karıştırıyor. Beklenmedik bir seri fotoğraf çekiminin içine düşüyorum o zaman. Yarışın tansiyonu da o anda yükseliyor işte. Hafıza kartımda sonradan seçimi zor o anlar çoğalıyor. Bu kez 2’nci ayak 2’nci gün 3 no’lu rota da koşan IRC grubu içinde aynı şey oldu. Mutlaka fotoğrafını yayınlayacağım. Böyle anlar keyif veriyor. Yarış notlarımda, gözlemlerimde ve fotoğraf çekimlerimde on yıllardır ucuz işlerden ve plaj magazinciliği modelinden nefret ettim hep. Bunu yapan-yazan arkadaşlar yok muydu? Vardır elbet. Olabilir de. Yolların ayrılması ömre bedel. O yüzden gerçek anlatımla birlikte, öyküleştirmeyi seçtim çok eskiden bu güne uzanan süre içinde. Haber dilinden uzak, keyfe yakın, rüzgarın tam gözbebeğine bakan her havada denizde olan ekipmanımla çok kayıplar vererek çalıştım durdum. Sonrasında da paylaşmayı hep çok sevdim. İşte onlardan biri daha.

 

Start hattının en güzel yerindeyim

İlk gün 10.55’de Milta marinadan çıkış yaptık. Benim saatime göre 11.48’de tehir bayrağı toka edildi. Komite botu Görecek Adası açığına doğru rota tutuyordu. Bu arada olası iletişim aksaklıklarına karşı BAYK yarış sekreterliği ve trofenin yarış komitesi hem vhf72 den hem de WhatsApp grubundan yarışanlara gerek rota gerekse diğer bilgileri iletiyordu. Buna rağmen yarışan ekiplerden “Anlaşılmadı, tekrarlar mısınız?” anonsları fenalık verdi. Komite tüm anonslara “sabırla” ve “nezaketle” cevap verdi. Bu durum başka yerde var mı(?) bilmiyorum. İlk gün yarışı ırc ve destek sınıfları için Çelebi Adası ile Köçek sığlığı dönüşlü bir rotaya sahipti. Saat 12.30’da start işlemlerine başlandı. Benim yerim, bulunduğum yer! Tüm tekneler hazır. Parkur ve rota seçimi süper. Bodrum liman trafiği sakin. Ekim ayı çok cömert bir hoş geldin diyor sanki. Irc ve destek için dönüş şamandırası 210 dereceye atıldı bile. Start hattı genişliği 0.7 mil. Start beklediğim heyecandan uzak gerçekleşti. Ancak Zargana’nın (TUR 1031) bariz ocs (erken start) olduğunu komite rahatlıkla tespit etti. Bu durumu ferdi geri çağırma bayrağı (startını tekrar alana kadar) ile ilan ederken vhf72 den de ilan etti. Bu arada komite botunun paserellası olası bir çapariz durumuna karşı tamamen sıfırlanmış dik duruma alınmıştı. Zargana (TUR 1031) kendisine zaman kaybettiren start yenileme anında objektifimdeydi. Rüzgar 270-280 dereceden 9-10 knot gücündeydi. Filo kısa sürede birbirinden koptu ve finişler ayrı ayrı gerçekleşti. İkinci gün nihayet özlenen yerdeydik ve Kara Ada’nın kuzeye bakan kıyısı açığından verilecek 3 no’lu rota koşulacaktı. Kısa sürede tamamlandı start işlemleri, tek bir botla her yere yetişen parkurun atom karıncası Erkut Şık komite ile koordinasyonlu çalışarak zor olanı rahatlıkla kolaya çevirmişti. Start hattı 210 dereceden gelen rüzgara göre çoktan kurulmuştu. Yarış mesafesi 16 mil rotası ise; start, dönüş şamandırası iskele, Çelebi Adası sancak, dönüş şamandırası iskele ve finiş olarak notlarımdaydı. Sabah saatlerinden beri puslu hava Kos Adası’nı tamamen görünmez bırakmıştı ve insanın içine fenalık veren bir atmosfer sonbaharın güzelim sıcak tonlarını bile ortadan kaldırmıştı. İlk saatlerde ki fotoğraflarımda bile bu durum bariz belliydi. Bu durum belki de ''Güz Trofesi''nin en tatsız anı olarak hatırlanacaktı. Ama 3 no’lu güzel rotanın en kritik anları dönüş şamandırası yakınlarında ve açığında yaşandı. 

Dönüş şamandırasını Göztepe Yelken Ağanlar 1925 ve Rokoko peşi sıra geride bırakırken geri kalan tekneler şamandıranın hemen yakınında birikmişti. Bir temas yaşanmadan dönüşler gerçekleşti. Dakikalar sonra Kara Ada kıyısına yakın seyreden Lone Raver by Mondıale VGL kırmızı beyaz desenli balon yelkenini bir daha kullanılamayacak şekilde patlattı. Bu durum objektifim için kaçırılmayacak bir andı. Sadece bu an değil yarışın diğer sahneleri de fazla söze gerek duyulmayan açılardan kayda geçmişti. Seçtiklerimin hepsi yayınlanır mı bilinmez ama şu bir gerçek ki Bodrum hala yelken yarışlarının başkenti.

 

Milta marinaya döndükten sonra batı mendirek deniz fenerinde çayımı içerken düşündüm. Kültürel kayıplar yaşamış antik bir limanın giriş ve çıkışında belgesel çekmek için çabalayan kaç kişiyiz bilen var mı diye.

Dört ayaktan oluşan ve her defasında katılım sayısı yükselen Schuco-BAYK Güz Trofesi 2022 geçici yarış sonuçlarını www.bayk.org adresinden takip edebilirsiniz. 

 

Yazı ve fotoğraflar: Hasan Onuker

@sailing.raphy

Yorum Yap