Su Altının Gizemli Tarihi 2: C-47 Dakota Uçak Batığı

 

Hani demiştik ya ülkemizin güzel sularında ki batıkları inceliyeceğiz diye, işte onlardan birini bu sayımızda ele alacağız.

 

C-47 Dakota batığı… Kaç sefer dalış yaptığımı hatırlamıyorum ama her dalışta heyecanım daha çok artıyor. Özellikle derin ve batık dalışlarını o lokasyona denk getirip öğrencilerimin de o duyguyu yaşamasını sağlamaya çalışıyorum.

 

Tabi ki bu heyecan sadece bu batığa özel değil. Uçak batığı yapay resif olarak geçiyor, birde sularımızda gerçek batıklar var. Beni büyüleyen Antalya merkezdeki St. Didier batığıdır. Onu da isterseniz bir sonraki yazımızda ele alalım ve daha sonra sabırsızca beklediğim eğitim yazılarımıza geçelim. Nasıl dalgıç olunur, eğitim sıralaması, sistemler ve dalış rahatsızlıklarına kadar uzun soluklu yazılar olacak. Umarım sizleri sıkmadan yazılara devam edebilirim.

 

 

 

Türk Hava Kuvvetlerine uzun yıllar hizmet etmiş uçak olan  C-47 Dakota tipi Paraşüt indirme nakliye uçağı, Kara Ada Yapay Resif Projeleri kapsamında, Bodrum ilçesinde su altı turizmini hareketlendirmek, Bodrum’u dalış merkezi haline getirebilmek amacıyla, Bodrum Su Altı Derneğine bağışlanarak 2008 yılında batırılmış.

 

C- 47 tipi uçak, 20 metre uzunluğunda ve 30 metre kanat açıklığına sahiptir. Uçağın 16 metrede motor parçası bulunmaktadır.

 

Uçak batığıyla ilgili çok da teknik detaya girmemize gerek yok bence çünkü tarihi bir batık değil ancak hisler ve hissedilenlerden bahsetmek daha faydalı olacaktır.

 

Dalış teknesi koya yanaştığı zaman gerekli brifingler aldıktan sonra tekne plartformuna hazır bir şekilde yanaşıyoruz. Lider suya girer ardından biz dalıcılar atlarız. Gerekli kontrolden sonra in komutuyla grup suya gömülür, ilk dakikalarda herkesin bir alışma süreci, kontrol süreci olur. Bu bittikten sonra ortamda büyük bir sessizlik sadece bubble sesleri… Gerçek dünyanın tüm stresi, sorunlarının olmadığı sadece bubble sesleri anlatılamaz bir huzur ve misafiri olduğumuz dünyanın sahipleri etramızı sarar. Garip bir şekilde bizleri tanır ve yanaşırlar. Onlara ne getirdiğimizi anlamak için yarış içerisindedirler, eğer bir parça ekmek varsa onu kapma mücadelesi başlar. Ekmeği kapan uzaklaşır ve geri döner. Niye mi? Size teşekkür etmek için etrafınızda öyle güzel hareketler yaparak yüzer ki teşekkür ettiğini anlamamanız imkansızdır. Karşılıksız sevginin tek tarifi özlediğimiz, kimilerinin hiç karşılaşmadığı o duygu dalış boyunca devam etmektedir. Dalış lideri en önde asistan, en arkada bizleri kontrol eder. Gittikçe derinlik artmakta ve sessizlikte buna bağlı olarak artıyor. Huzurun sesi ortaya daha net bir şekilde yükselmekte. Etrafı seyrediyoruz. Garip garip yapılar, oluşumlar bizlere ait olan yapılar direk gözümüze çarpıyor ve bir süre sonra insanlığımızdan utanmaya başlıyoruz.

 

 

Tekne tonozları, çapaların tahrip ettiği o güzelim doğadan kalanlar biraz hüzünlendiriyor ancak dalış devam etmekte… Derinlik artıyor, canlıların çeşitleri de değişiyor. Kitaplarda gördüğümüz canlılar hemen aklınıza geliyor. Bu balığın, kabuklunun ismi neydi? Hemen söyleyeyim, soyu tükenmekte olan koruma altındaki orfoz, lahoz ve niceleri… Onlar o kadar özelki kendileride durumun farkında özel oldulalrının ve size çok yaklaşmıyorlar. Çünkü kimin yanına gitse sonu hüsran olmuş. O yüzden size asık bir suratla uzaktan endişeli gözlerle bakıyorlar. Eğer elinizde  siyah uzun bir şey yoksa endişeleri biraz hafifliyor ve gülümseyerek sizin kadrajınıza güzel bir poz verip uzaklaşıyorlar ve dalış devam ediyor, derinlik artıyor ve lider size dönüp ‘’Yavaş gelmek üzereyiz, hazır olun.’’ ifadesiyle bakıyor ama siz bir şey göremiyorsunuz. Önünüzde koca bir kaya yavaş yavaş kayaya yaklaşıyorsunuz. Kayanın arkası gözükmüyor sanki Mariana çukuru. Her yer gök mavi biraz daha yaklaştınız ve kayanın üstüne geldiğinizde sizi bir şey bekliyor.

 

 

Bu görüntüleri gören dalgıçlarda her zaman duyulan o sessizliğin içinde tek bir ses vaav sesi ve merakla batığın etrafında gezmeye başlıyorsunuz ve hayal dünyasına dalıp ‘’Bu uçagın içine kimler bindi, nerelerde görev yaptı acaba, ne kadar önemli görevlere katıldı?’’ diye sorgulamadan geçemiyorsunuz ve son soru eeee daha düne kadar gökyüzünde semalarda süzülürken şimdi burada uykuda ve canlılara barınak oluyor diye sormadan geçemiyor insan. Sonra bir ince bir şheker sesi lidere dönüp bakıyorsun ama daha bitmedi ki… ‘’Neyse tüp sürem kısıtlı sana söz uçak bir daha geleceğim. Seni burada yalnız bırakmayacağım.’’ deyip onunla anlaştıktan sonra yükselip dönüşe geçiyoruz. Teknemizin platformuna yaklaşıp yüzeye çıktıktan sonra asıl hikaye orada başlıyor. Tanımadığın dini, dili, ırkı ne olduğunun önemi olmadan bütün dalgıçlarla arkadaş oluyorsun. Bir daha ne zaman gelelim, sen orfozu gördün mü? Lahoz ne poz verdi be ağabey, muhteşemdi.’’ kelimeleriyle günü tamamlayıp bir sonraki dalış programının hayaliyle eve dönüyoruz ve hatıralar hiç bitmeyecek şekilde beynimizde yer buluyor.

 

 

 

İnşallah sizlerle de bu duyguları tadar, bir dalış yapma fırsatını buluruz.

 

Bir sonraki batığımız daha öncede bahsettiğim gibi St.Didier olacak. Gerçek bir tarihi batıktır. Kendisiyle bu yazıda sizlerle Bodrum’daydık. Bir sonraki yazımızda Antalya’da olacağız. Görüşmek üzere kendinize iyi bakın. Nefesiniz bol olsun.

Yorum Yap

Sosyal Medyada En Çok Bu Hashtag'lerle Arandık!