''Küçükyalı limanında bir Ocean Racer'' yazısını okumak için link'e tıklayınız.
https://yelkenciningazetesi.com/kucukyali-limaninda-bir-ocean-racer
Volkan Bey, 1963 Moda doğumlu ve çocukluğu da Moda’da geçmiş. Kalamış koyunun karşı sahilinde bulunan İstanbul Yelken Kulübü’nün optimistlerini izler dururmuş. Yaz aylarını geçirdikleri Yalova’daki yazlıklarında bir optimist sahibi oluyor ve yelkene ilk adımı burada atıyor. Daha sonra lise döneminde eğitimine devam ettiği Avusturya’da nehirlerde yelken yapıyor. Yurda döndükten sonra Pendik Yelken Kulübü’nün de kurucularından olan kuzeni Cemal Cemaloğlu’nun yarıştığı Blue Wind ve daha sonra kaptanı olduğu teknesi Ascot II ile yarışlara katılmaya başlıyor. Kuzeni o sıralarda hafta sonları hep yarışlara götürdükçe, yat yarışları Volkan Bey için takıntılı bir hobi haline geliyor. Daha sonra bir arkadaşının teknesinde ekip kuruyor ve çok başarılı yarışlar çıkarıyorlar.
Yarış hayatına ilk sahip olduğu teknesi Beneteau First 29 olan Barbie ile devam ediyor. Bu teknesinde çoğunluğu aile üyelerinden oluşan kendi ekibini kuruyor ve çok iddialı yarışlar çıkarıyorlar. Barbie ile iki sene yarıştıktan sonar İspanya kralı Juan Carlos’un Farr Design One Toner tipi Bribon VIII teknesini alıp Bebee ismini veriyor Volkan Bey ve bu teknenin hala kardeşi Ekrem Tolga Yemlihaoğlu’nda olduğunu belirtiyor. Tekneyi almak için ekiple İspanya’ya gidiyorlar fakat dönüş yolundaki zorluklardan ekip işi bırakıyor ve Volkan Bey tekneyi tek başına getiriyor. Bu olaydan sonra da açık deniz solo yelkenciliğe merak sarmaya başlıyor.
Offshore yarışları, açık deniz yarışları ile ilgili konuları araştırıyor, tanınmış kaptanlarla yazışıyor ve kendi offshore teknesinin sahibi olmaya karar veriyor. Birçok tekneyi araştırıp, inceleyip pek uygun bulmadıktan sonra Black Betty teknesi piyasaya çıkıyor.
Şimdi burada küçük bir parantez açıp Black Betty’nin tarihçesine bir göz atalım. Daha önce de belirttiğimiz gibi Black Betty, okyanus yarışları için tasarlanmış ve daha önce 1993 yılından beri kullanılan Open 60 modelinin yerini almış bir Open 70 modeli yarış teknesi. Open 70 aslında tek başına bir tekne tasarımı değil fakat yarışlarda kullanılacak teknelerin özelliklerini belirleyen bir kurallar bütünü. Tekne yapımında cam elyaf, aramid elyaf ya da karbon elyaf kullanılabiliyor. 40 derece iskele ya da sancağa eğilebilen eğik salma ilk kez bu tasarımda kullanılmış. Black Betty, ağırlığa göre sertlik ve sağlamlık performansı çok iyi fakat üretimi çok pahalı olan karbon fiber teknolojisi kullanılarak üretilmiş. Öyle ki 21.5 m boyunda ve 5.5 m eninde olan teknenin salmasız ağırlığı 6.280 kg. Benim teknem el yatırma cam elyafı yöntemi ile üretilmiş 9.40 m Ahgumgum’umuzun salmasız ağırlığı ise 4.250 kg. Malzeme hem çok daha hafif hem de çok daha sağlam. Teknenin neredeyse her yerinde; direğinde, bumbasında, dümen simitlerinde, vinçlerde hatta çarmık ve istralyalarda bile hep bu malzeme kullanılmış. 6 kişilik yemek masası büyüklüğünde ki makine dairesi kapağını bir, kişi iki eliyle komple havaya kaldırabiliyor.
Open 70 tasarım eskizleri
Biraz da teknik özelliklerden bahsetmek gerekirse;
Uzunluk 21.50 m
Su çekimi 4.80 m
Genişlik 5.50 m
Ağırlık 13.680 kg
Arma yüksekliği 31.50 m
Ana yelken alanı 175 m²
Balon yelken alanı 500 m²
Pupa seyri yerlekn alanı 800 m²
Balast eğilme açısı 40 ˚
Balast ağırlığı 7.400 kg
Hız +35 kn
Black Betty 2005 yılında denize iniyor ve önce ABN Amro ve daha sonra Delta Lloyd sponsorluğunda okyanus yarışlarına katılıyor. 2005-2006 yarışında Mike Sanderson skipperlığında 16 yarışın 11’inde birinci gelerek şampiyon oluyor. 2006 yılında 562,96 deniz mili ile dünya 24 saat tek gövde hız rekorunu kırıyor. Open 70 sınıfı tekneler bu rekoru 10 yıl boyunca ellerinde tutuyorlar.
Open 70 kurallarına iki kere değişiklik geliyor fakat hem pahalı hem de yarışlarda oluşan yapısal sorunlar nedeni ile 2012 yılında Open 70 yerini Open 65 sınıfına bırakıyor. Dünyada üretilmiş 8 adet Open 70 sınıfı tekneden biri olan Black Betty artık yarışlara katılamasa da, okyanus yarışlarına katılacak ekiplerin eğitim ve antrenman teknesi olarak yoluna devam ediyor. 2013 yılında da satılığa çıkan tekneyi, yakın takipte olan Volkan Bey satın alıyor.
O hikaye de çok ilginç. Tekne satışa çıkıyor ama hemen Ruslar tekneye talip olup kaporayı yatırıyorlar. Parayı tamamlamak için 1 ay süreleri var. Volkan Bey’de sıkı takipte bu arada. Son hafta her gün aracı firmaya satışın tamamlanıp tamamlanmadığını soruyor. Sürenin son gününde de sabahtan uçağa atlayıp Portsmouth’a geçiyor. Sürenin dolacağı saat 17:00’a kadar pontonda volta atarak bekliyor. Süre dolup da Ruslar parayı hala yatıramadıkları için anlaşma düşüyor tabi. Hemen yeni anlaşma kendi adına hazırlanıyor, kapora ödeniyor, el sıkışılıyor ve Volkan Bey kalan bakiyeyi denkleştirmek için yurda dönüyor. Kalan bakiyeyi tamamladıktan sonra tekrar Portsmouth’a gidip satın alma işlemlerini tamamlıyor ve Black Betty artık Volkan Yemlihaoğlu’nun kızı oluyor. Bir ay kadar orada kalıp teknenin eğitimini ve bilgilendirmesini alıyor. Tekneyi Türkiye’ye getirmek için 3 kişilik bir ekip oluşturuyorlar. Teknenin gelişi de maceralı oluyor tabi.
Türkiye’ye geldikten sonra Türk Hava Yolların’dan sponsorluk alıyorlar, üniversite yelken kulüplerinden de ekipler kurup en prestijli yarışlardan olan Rolex Cup yarışlarına katılıyorlar. Dünyaca ünlü spor kulüplerinin çok yüksek bütçeli yarış takımları karşısında pek istedikleri gibi sonuçlar alamıyorlar ne yazık ki. Bu konu üzerine keyifli sohbetlere malzeme olacak çok fazla anı biriktirmiş Volkan Bey. Benim anladığım şekilde özetlemem gerekirse, eldeki mali olanaklar ne olursa olsun ekipte bir sporcu disiplini olmadıktan sonra başarıyı yakalamak pek olanaklı görünmüyor. Ama Volkan Bey’e bakarsanız o tam bir yarışçı, yarışmak adeta kanında var ve yarışmayı çok ciddiye alıyor. Onun içindir ki ‘’Bir ekiple bu iş zor, bunu tek başına yapabilmek lazım.’’ diyor ve bir sonraki hedefini Black Betty’si ile Global Solo Challenge’da yarışmak olarak koyuyor.
Burada Volkan Bey ile söyleşimize şimdilik ara verip aralarında duygusal bir bağ olduğunu söylediği Black Betty’i biraz daha yakından incelemek için tekneye gittik. Daha önce ekip çalışırken dışarıdan incelediğim tekneyi bu sefer Volkan Bey’in de rehberliğinde daha yakından inceleme fırsatı buldum.
Jeneratör ve balast eğme sistemi
Open 70’lerde 7.500 kg ağırlığında ve 4.5 m derinlikteki balast, 40 dereceye kadar varan bir açı ile rüzgar üstüne doğru eğilebiliyor. Böylelikle yelkenler rüzgara karşı daha dik durup daha verimli çalışabiliyorlar. Tabi bu bizim bildiğimiz salma sisteminden çok farklı. Salmanın bir görevi de tekneyi rüzgar seyrinde yana kaymayı engelleyip sabit bir rotada tutabilmektir. İşte bunun için balastın hemen önünde sancak ve iskelede birer adet olmak üzere daggerboard’lar kullanılmış. Profil olarak da uçak kanadını çok andıran bu “hareketli salmalar” tekneyi rotasında stabil tutabilmek için maksimum verimle çalışabiliyorlar.
Tekne uzun süreli yelken seyrinde olduğundan elektrik sistemini ayakta tutmak için küçük bir jeneratör var. Aküleri dolu tutmak ya da eğilen balastın hidroliklerini çalıştırmak gibi iki ana görevi var. Solo dünya turu için tekneye bir tane de su yapıcı eklenecek.
Motor ve kontrol panelleri
Teknede 75 beygir gücünde bir adet dizel motor bulunuyor. Yelkende tamamen kaybolan ve teknenin altını dümdüz yapan bir şaft sistemi kullanılmış.
Elektrik dağıtım panosu
Yarış ekibinin dinlenmesi için ranzalar
İstirahat durumunda olan ekip üyeleri için arka tarafta 10 adet ranza bulunuyor. Hafiflik adına konfor minimum düzeyde.
Navigasyon, haberleşme ve elektrik kumanda paneli
Navigasyon masası
Küçücük mutfak
Open 70’lere özel yapılmış vinçler
Armada toplamda 11 adet vinç bulunuyor. Bunlardan en ağır yük altına giren 3 tanesi arka havuzlukta bulunan iki kişinin karşılıklı geçip pedal çevirir gibi kullandıkları vinç pedestalleri ile kullanılıyor.
Pedestal vinç
Navigasyon ve haberleşme antenleri
Volkan Kaan Yemlihaoğlu
Daggerboard’lar
Volkan Yemlihaoğlu ve kızı Black Betty’e bundan sonraki serüvenlerinde bol şans diliyoruz.
Yazı ve Fotoğraflar: Fatih Şenyüz
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.