Zoru Başarmak (2. Bölüm)

Eski yelken teknolojilerinin kullanıldığı ve dünya çapında bir yarış olan Ocean Globe Race'de ülkemizi Ezgim Mıstıkoğlu ve Derin Deniz Bınaroğlu temsil etti.


Röportajımızın ilk bölümünü aşağıdaki bağlantıdan okuyabilirsiniz.

https://yelkenciningazetesi.com/zoru-basarmak


Yelkencinin Gazetesi: Teknede vardiyalı olarak mı görev yapıyordunuz?

Ezgim Mıstıkoğlu: Teknede 6 saatlik vardiyalarımız vardı. Her vardiyada 5 kişiydik. Bu beş kişi teknede her şeyi yapabilecek durumdaydı. Yani yelken değiştirmek ya da herhangi bir manevra yapmak için öbürlerini uyandırmıyorduk. Bu 6 saat boyunca sürekli aktif olarak trim yapıyorduk ve tamamen yarış odaklıydık. Öbür 6 saatte ise herkes istediğini yapıyordu, genellikle uyuyorduk. Bulaşık yıkamak, temizlik yapmak gibi işleri de sıra sıra bu dinlenme zamanında yapıyorduk.


Y.G: Dümen milinin oradaki çatlaktan gelen su için verdiğiniz mücadeleyi anlatabilir misiniz?

E. M: Teknemizin ilk çatlağında Falkaland adasına 4 gün uzaklıktaydık. Çatlağı fark ettiğimizde önümüzde üç seçenek vardı. Ya Arjantin kıyılarına gitmek ya Falkland adalarına sığınmak ya da yarışa devam etmek… Arjantin’de çok fazla tamir imkânı olmadığını düşünerek oraya gitmekten vazgeçtik. Aynı zamanda önümüzde 45-50 knot’lık bir fırtınanın geleceğini biliyorduk. O yüzden yarışa devam edemeyeceğimiz kesinleşti.

 


Y.G: En son kararınız ne oldu?

E. M: Tek seçenek olan Falkand’a doğru rotamızı çevirdik. Sintine pompaları sürekli çalışıyordu ve biz de tekneyi zorlamamaya özellikle dikkat ediyorduk. Falkand’a vardığımızda geleceğimizi önceden haber alanlar bizi marinada karşıladı. Bize kalacak yer ayarladılar, her türlü ihtiyacımızla ilgilendiler. Eğer Falkand adasındaki insanların yardımı olmasa biz tekneyi yarışın 4. etabına mümkün değil yetiştiremezdik. Bütün işlerini bırakıp sadece bize yardım etmek için uğraştılar.


Y.G: Tekneyi karaya alınca tekneyi sizin ekibiniz mi tamir etti?

E. M: Öncelikle tekneyi karaya alacak bir çekek gerekiyordu. Fakat adada 32 tonu kaldırabilecek bir mekanizma yoktu. Biz de oraya demirlemiş bir gemiden yardım istedik ve gemi bizi karaya çekti. Karada tekneyi koyacak bir kızağa ihtiyacımız vardı. Oradaki liman çalışanları eski gemi kızaklarından bir tanesini el yordamıyla bizim tekneye uydurdular ve tekneyi karaya alabilmiş olduk. Falkland Adası inanılmaz fırtına alan bir ada. Orada kaldığımız 2 haftada neredeyse her gün ara ara rüzgar şiddetinden çalışmak imkanız hale gelirdi. Bu arada tekneyi tamir için gerekli malzemeler adada bulunmuyordu. Fiberglass ve epoksi malzemeleri özel uçakla İtalya’dan getirildi. Malzemelerle birlikte 2 tane epoksi ustası da geldi aynı uçakla. Fakat Arjantin, uçağın kendi hava sahasından geçmesini yasakladı, Şili’den geçin dendi. Sonra epoksi ustalarının pasaportlarında soru çıktı, uçuşa yetişemiyorlardı, hava şartlarından uçak inemedi... derken binbir zorlukla malzemeler ve ustalar adaya ulaştı. Gece gündüz süren iki haftalık bir çalışmayla tekneyi yüzer hale getirdik ve suya indirdik.

Bu arada zarar gören yelkenlerimizi diktik, çamaşırlarımızı yıkadık, ailelere durum bilgisi vermeye devam ettik ve yarışın 4.etabına hiç dinlenemeden yola çıktık.


Y.G: Tekrar denize açılma sürecinizden bahseder misiniz?

E. M: Falkand’dan start’ın edileceği yer Punta Del Este’ye 1 haftada gidildi. Ve starta 3 gün kala yetiştik. O son 3 gün tekne yine karaya alındı, son kontroller yapıldı. Her şey o kadar son dakika ve aceleye geldi ki 40 gün sürecek etabın alışverişini start sabahı yapabildik ancak!

Öbür takımlar bizi şaşkınlıkla izlerken biz karınca gibi hiç durmadan çalıştık ve startta yerimiz aldık. Ta ki girdiğimiz ilk Kuzey Atlantik fırtınasında yaptığımız tamiratların hepsi kalkana kadar… 4. Ayak ve bu çatlak hikayesinin devamı da sonraki yazımıza kalsın :)


Y.G: Teknede beslenme şekliniz nasıldı? Hep kuru gıda ile mi beslendiniz?

E. M: Genellikle teknede yemek pişirdik. İtalyan teknesi olduğumuz için ev yemeği yeme konusunda çok hassas davrandılar. Kahvaltıda herkes kendi başınaydı, öğlen ve akşam yemeklerini herkes sırayla pişirdi. İlk hafta taze sebze ve etimiz vardı. Özellikle salata ağırlıklı beslenmeye özen gösterdik. Sonraki haftalar makarna, pilav, patates, kuskus dörtlüsünden birisi ve konserve sebzelerle devam ettik. Hava şartları iyi olduğunda teknede ekmek bile yaptık :)

Kuru gıda teknede vardı. Hava şartları çok kötü olduğu zamanlar bazen mutfakta bile durmak imkânsız hale geliyordu. Her ne kadar kendinizi bağlasanız da yemek pişirmenin çok zorlaştığı havalara girdik. O zaman da kuru gıda yedik.


Y.G: Teknede tatlı su yapıcı var mıydı?

E. M: O yüzden yanımıza içme suyu almadık. Su yapıcının yaptığı suyu içtik. Fakat su yapıcı suyu fazlasıyla temizlediği için suyun içinde olan mineralleri de yok ediyordu. O yüzden biz her gün magnezyum, potasyum ve multivitamin hapları aldık.


Y.G: İstediğiniz gibi banyo yapabiliyor muydunuz?

E. M: Haftada sadece 1 kere duş alma iznimiz vardı. Her pazartesi gününü heyecanla bekliyordum o yüzden. Tabi ki duşların 5-6 dakikayı geçmemesi gerekiyordu. Ama güzel yanı, motordan gelen sıcak suyumuz vardı. O yüzden o beş dakikalar haftanın en güzel zamanı haline geliyordu.


Y.G: Ekip arasında hiç anlaşmazlık çıktı mı? Tartışma yaşandı mı?

E. M: Ekip, teknede çok uzun süre kalacağının bilincindeydi. O yüzden ufak tartışmalar olsa da herkes birbirini çok güzel bir şekilde tolere etti. Asıl tartışmalar karada çıktı. Herhalde denizdeki 40 günün acısını çıkardılar, bilemeyeceğim J. Mesela takımdan bir kız agresif davranışları yüzünden atıldı. Ama onun dışında çok ciddi bir kavga yaşamadık.


Röportaj: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.

Kamera ve Fotoğraflar: Ezgim Mıstıkoğlu Arşivi

Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.

Yorum Yap