Matapan Burnu’na yolculuğumuz bizim için önemli bir adım. Buradaki fener bu hırçın denizin hakkını verircesine güzel bir mimaride. Burada deniz denizcileri haylice hırpalamış da bizi biraz sakındı sanki. Sakin bir seyirle fotoğraflar çekerek Metoni’ye doğru seyrimize devam ettik. 2. YY’da Osmanlı İmparatorluğu egemenliğinde kalmış. İçinde bir Türk kalesi de var.
Folegandros’ta ayrıldığımız Türk denizci dostlarımızla burada da karşılaştık. Kaleyi gezmeden olmaz. Gezmek için 3 Euro ödüyorsunuz. Bu kale burada olmasa sıradan bir koy ve plaj diyebilirsiniz. Buraya gelen birçok insan kendinden hikayeler bulabilir. Altından dalgaların girdiği kısa kemerli bir köprüyle karaya bağlanan bir burç var denizin içinde. Çok büyülü bir yer burası. İçinde iki tane Osmanlı hamamı da var. Beyazıt almış burayı. Daha sonra Fransızlara geçince yerleşimi kale dışına taşımışlar ve içindeki evler yıkılmış. Burada market yok. Merkeze gitmek gerekiyor. Sayfiye yeri havasında bir koy.
Koyda ‘’Keyif’’ teknesini gördük. Sevgili Prof. Dr. Nadire Berker ve Prof. Dr. Selim Yalçın. Uğradık ama teknede değiller. Daha sonra Pamir gitmiş. Ben uyumuştum. O gün ve ertesi gün Atlantik geçişi için çokça bilgi verdiler. 10 yıldır denizde yaşıyorlar. 7-8 Atlantik geçişi ve dünya seyahatleri var. Türkiye’ye bir düğüne gidiyorlarmış. O kadar enerjik ve saran sarmalayan tavırları var ki. Meslek büyüğü ikisi de Pamir’in. bir buçuk gün derin sohbetler sonrası onları memlekete doğru yolcu ettik. Biz de ertesi gün ayrılacağız buradan. Methoni’yi çok sevdik.
Ertesi gün Navarin’e uğradık. Sadece liman içine girip çıktık ve Kyparissia’ya doğru yola koyulduk. Sallan yuvarlan limana vardık. Aborda olduk. Öyle yorgunuz ki yemek yedikten sonra hemen yatmayı planlıyoruz. Sebze alışverişinden sonra tekneye gelmiştik ki bir tekne yanaştı iskeleye. İçindekiler Türkçe konuşuyor. Bodrumlu bir kiralama firması sahibi genç, aldığı yeni teknenin transferini yapıyor. Sohbet ettik, rotalarımızı söyledik. Onlar da yorgun, biz de… Kayıklarımıza çekildik.
Duvarda numarası olan tankeri çağırdık mazot almak için. Önümüzdeki teknedeki beyefendi Pamir’in meslektaşı. Motorsuz bir yelkenli ile gençlik zamanlarında aşçı olarak Atlantik geçişi yapmış .Keyifle sohbet ettik. Yorgunluktan erkenden uyuduk.
Sabah erkenden avara olacağız. Halatları toplarken ufak bir kaza geçirdim. Babadan kurtulmayan halat, hızlıca çekince birden kurtuldu ve bileğimin üstüne ters bir şekilde düştüm. Kabus gibi. Gelen sesten kırık olduğunu sandım. Pamir hemen muayene etti. Kırık yok ama kullanamıyorum. Çok ağrım var. Daha önce kullandığım bilek atelini taktık çaresiz. Önümüzdeki seyir nasıl geçecek bilmiyorum ve sonrakiler. Kabus olmalı.
Kaza sonrası avara olduk. Rotamızda Kroni var. Çok güzel bir kasaba görünümünde. O kadar yorgunuz ki karaya çıkmayacağız. Alargadayız. Işıl ışıl şehrin önünde seyre daldık. Kafadan attığım bir internet şifresi de doğru çıkınca kuvvetli sinyale de kavuştuk. Hemen aileler arandı. Pamuk da sakin ışıklara bakıyor. Kızımız Zeynep’le de konuşunca artık huzurla uyuyabiliriz. Sabah 8:00 gibi demir aldık.
Mora yarımadasından ayrılıyoruz. Zakintos Adası’na gideceğiz. Burada Keri Limanı demir yerimiz. Orsa seyirle hafif rüzgarla 45Nm yolumuz var.
Keri Limanı büyük bir liman. Üç bölgeye ayrılmış. Sadece birinci bölgede demirlenebiliyor. Burası kaplumbağa yumurtlama alanı.Burada ‘’Melodi 2’’ ve ‘’Denizkızım’’ tekneleri ile buluştuk. İki araba kiralandı. Pamir tekneyi bırakmak istemediği için teknede kaldı. Ben Tuba ve Öncü’nün arabasına bindim. Ancak araba arızalı, yol boyu bizi çok zorladı. Yokuşta kalkmıyor, biraz zorlanınca baskı balatadan koku geliyor. Birkaç yere gittik ancak Shipwreck asıl gitmek istediğimiz yer. Ancak yokuşlu bir yol. İnip de çıkamamak var ucunda. Vazgeçtik. Arabayı ve kendimizi salimen geri götürmek istedik. Yüksek sezonda küçük adalarda araba kiralamak zor. Arabalar bakımsız.
Shipwreck’e tekne ile gideceğiz mecburen. Tuba ve Öncü’nün teknelerini alma zamanı yaklaşıyor. Atina’ya oradan da Slovenya’ya gidecekler. ‘’Melodi2’’ teknesinden ayrılma zamanları gelmiş. Yarınki seyirde bize katılarak Argostoli’ye onları bırakmamızı istediler. E zaten biz de oraya gidiyoruz. Otostop gibi tekne stop yaptılar yani.
Kahvaltı sohbet derken koya nasıl geldiğimizi anlamadık. Pamuk da kendini Öncü’ye sevdirdi. Genelde yapmadığı bir şey.
Shipwreck beyaz yar şeklinde duvar gibi kayalar arasından girilen bir koy. Denizin bu rengini bir de Kelebekler Vadisi’nde görmüştüm.
Bebek mavisi ile turkuaz arasında gidip geliyor. Beyaz kumsal derinlemesine ilerliyor. İskele tarafında büyük bir gemi batığı var. Demir attık. İnanılmaz bir tur teknesi ve küçük sürat teknesi trafiği var. Tuba ile kıyıya yüzdük. Meğer kum değil ince beyaz taşmış. Bu sıkışık hareketli ama bir o kadar güzel suda geri yüzdük. Uzun kalınacak bir yer değil. Zaten inanılmaz solugan var.
Demir aldık ve Argostoli’ye doğru rota tuttuk. Keyifli bir seyirden sonra demir attık. Büyük bir demir alanı. Çok tekne yok. Lagün olduğu için zemin de balçık. Kocaman kaplumbağalar buranın sürprizli çocukları. Kefolanya büyük bir ada. Fiscardo ve Sami limanları da görülmeye değer ancak Sami bizim rotamızda değil. Meşhur Yüzbaşı Corelli’nin Mandolini filmi bu limanında çekilmiş. Alargadaki ilk gecemizde uzağımızda demirlemiş bir tekne balçık zeminde taramayı başarıp üzerimize geldi ve zincirimizin üzerine yaslandı. Bu ikinci olaydan da hasarsız çıkmamız gerçekten şans. Zinciri boşladık ve onlar ayrıldılar bizden. Ancak çıkan ses gecenin karanlığında ve teknenin içinde yankılandığı için haylice korktuk. Ertesi sabah tekne sahibi geldi herhangi bir sıkıntı var mı diye. Uyanmamızı beklemiş. Neyse ki yarasız beresiz atlattık.
Sonra karaya aborda olduk. Burada su girişleri farklı. Teknede çokça adaptör var. Elektrik ve su adaptörleri önemli. Her çeşidinden yola çıkmadan önce edinmek lazım. Ülkeden ülkeye limandan limana değişiklik gösterebiliyor. Yıkadık temizledik tekneyi. Akşam üzeri ‘’Melodi 2’’ teknesi de geldi. Beraber yürüyüş yaptık. Burada çok büyük iki manav var. Eksiklerimizi tamamladık. Ertesi gün avara olacağız. Pamuk da havuzlukta olağan pozlarına devam ediyor. Güzel hanımlara kendini sevdiriyor. Olmayacak şeyler yaşıyoruz.
Bu limandan sonra bir daha Sibellerle karşılaşmayacağız. Onlar İtalya’ya gidiyorlar. Seyirleri daha yavaş ilerleyecek. Biz biraz daha hızlanacağız.
Yazı: Gülnur Payzanoğlu
Fotoğraflar: Gülnur - Pamir Payzanoğlu
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.