''Türkiye’den Uzakta Yelkenlide Yaşayan Türkler '' 7. Bölüm

Atilla & Ayben Yüksel çifti: Tekne Mutfağı (2. Bölüm)

Atilla & Ayben Yüksel çiftinin tekne mutfağından bazı kareleri siz okuyucularımız için ele almıştık. Bu bölümde de yine Atilla & Ayben Yüksel çiftinin tekne mutfağı ile devam ediyoruz. Bir önceki bölümü okumak isteyenler için aşağıdaki bağlantıya basmak yeterli olacaktır.

https://yelkenciningazetesi.com/turkiyeden-uzakta-yelkenlide-yasayan-turkler-6-bolum

 

Biftek, patates köftesi, yeşil domates

Elim çabuktur diyor, yaptıkça alışıyorum ve daha hızlı yapıyorum. İşler yaz mevsiminde biraz daha zorlaşıyormuş. Yazın teknenin içi çok sıcak oluyormuş, birde akşam sivrisineklerin bastığı kritik saatlerde yemek yapınca çok dikkatli olmak gerekiyormuş. Karbondioksite gelen sivrisinekler içeride ocak yanarken ufacık bir açıklık bulursa elli tane falan bir anda dolarlarmış tekneye ve hayatı zehir ederlermiş.

Kendimizce Karayip ekmeğinden pizza denemeleri (fırın olmadığından ocakta)

Bulundukları Rio Dulce’deki sivrisinek ekolojisinden bahsederken “no-see-um” (göremezsin beni) diye adlandırılan, gözle görülemeyecek kadar küçük bir sivrisinek türünden de bahsetti. Bunların özellikle ayak bileklerine çalıştıklarını anlatırken her nasılsa benim de ayak bileklerim feci kaşınmaya başladı, inanılır gibi değil!

Tavuk, soya filizi, taze soğan ve krema ile yanına da havuç, plantes ve kabak

Biraz da fiyatlardan konuşalım dedik. Konuya girizgah olarak, o bölgedeki sığırların Dünya’daki birkaç tane evcilleştirilmiş ve tropik iklime uygun olan Hindistan kökenli sığırlar olduğunu söyledi Atilla. Bizim alışık olduğumuz sığırlara nazaran çok yağsız etleri varmış. Bir de kasaplık hizmetleri alışık olduğumuz gibi etleri, zarından- sinirinden arındırmak şeklinde olmuyormuş. Atilla kaptan bu tür işleri yine kendi görüyormuş.

Kakaoyu sokaktan alıp kakao likörü yaptık

Tavuklar ucuzmuş, muhtemelen Amerikan mısırı ile besliyorlarmış. Tavuklar da yine raflarda kabaca kesilmiş şekilde bulunduğundan gerekli rafine etme işlemlerini kendisi teknede hallediyormuş. Tür gereği etler genelde yağsız oluyormuş ama zaten bu da Atilla şef için tencereye, tavaya uygun olması açısından daha tercih edilir bir durummuş. Arada yağlı kıyma bulursa kebaptı, yoğurtlu köfteydi falan yapabiliyormuş.

Carbonara

Tabi bu kadar kasaplık faliyeti sonrası oluşan atıklar ne oluyor diye safça sordum da cevap gayet basit ve netti. Teknede üretilen her türlü organik atık denize gidiyor ve anında balıklar tarafından tüketiliyormuş. Buna et artıkları kadar meyve artıkları da dahilmiş, denizde anında yok olup gidermiş.

Ekmek ve yoğurt işlerini üstlenen Ayben diyor ki: “Daha çok bazlama gibi ama üstüne bazen biberiye, bazen susam, bazen taze kimyon koyarak çeşitlendiriyoruz. Eğer uygun fiyata ceviz, çekirdek içi bulduysak hamuruna onları da koyuyoruz.”

Fiyatlar nasıl dedim ama aslında bu konuyu pek yazasım yok. Tek diyebileceğim Dünya’nın bu fakir bölgesinde insanlar düzgün beslenmeye nispeten daha yakınlar. Hayvansal ürünler özellikle de et daha ulaşılabilir fiyatlarla halka sunuluyormuş. Örnek vermek gerekirse yağsız bifteğin kilosu sekiz ile on dolar arası (yaklaşık üç yüz elli lira), o da indirim olmayan zamanlarda. İndirimde daha da ucuzluyormuş. Sebze fiyatları genelde bizdekiyle aynı seviyede.

Sebzeli noodle

Diğer ülkeler daha da ucuzmuş. Mesela Meksika’da fiyatlar %10-15, Kolombiya’da ise %20 daha aşağıdaymış. Hele Meksika’da süt ürünleri bol ve kaliteli imiş, en kaliteli eskitilmiş peynirin kilosu 8 dolar diyor Atilla kaptan.

Kuru ve taze domatesli pizza

Alkol de epey ucuz oralarda. Çok kalite eski rom’un litresi 250 liraya denk geliyor. Atilla bu rom’a anason yağı katarak - tadanların söylediğine göre - bizim yeni rakıdan çok daha iyisini yapıyor. Bira ise iyice ucuz, büyük bira bizim paramız ile yaklaşık 20 liraya geliyor. Hele Kolombiya’da litresi 35 liranın altında.

Kahvaltı için cevizli ekmek

 

Worcester sosu ve susamlı (Çinli gettoların yaşadığı Panama da bok choy bulunca)

Sohbetimizin sonuna doğru bu kadar senedir teknede yaşadıktan sonra hiç medeniyeti ya da düzenli hayatı özlüyor musunuz diye sordum. Tabi özledikleri oluyormuş ama medeniyette en fazla iki hafta geçirirse yetermiş Atilla kaptanımıza.

Sebzeli noodle

Bu da plantes kroket, dışarıdan iri bir muz gibi görünüyor plantes ama tadı daha reçineli ve nişastalı

Plantes, jalapeño ve taze soğan, etin yanına Atilla şefin en çok yaptığı garnitür

Bu çok keyfili sohbeti sonlandırırken tekrar görüşmek üzere güzel günler dileklerimizle birlikte ayrıldık.

Hepinize güzel günler.

Yazı: Fatih Şenyüz / Yelkencinin Gazetesi

Fotoğraflar: Ayben Kalaycıoğlu

Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.

Yorum Yap