Recep Yıldız'ın denizciliğe başlama hikayesinin başlangıcını aşağıdaki bağlantılardan okuyabilirsiniz.
https://yelkenciningazetesi.com/bir-tutkunun-pesinde-1-bolum
https://yelkenciningazetesi.com/bir-tutkunun-pesinde-2-bolum
https://yelkenciningazetesi.com/bir-tutkunun-pesinde-3-bolum
https://yelkenciningazetesi.com/bir-tutkunun-pesinde-4-bolum
https://yelkenciningazetesi.com/bir-tutkunun-pesinde-5-bolum
Uskedalen : 11-12 Haziran 2012 (Pazartesi-Salı)

Aynı gün saat 17.00 gibi SUNDAL’dan ayrılarak Bergen’e gidiş yolumuz için güneybatıya doğru yola koyulduk. Yolda geceyi geçirmek üzere önce 2009 yılı kalite ödüllü güzel marinası sebebiyle HUSNES’ye gittik ama marina girişindeki 22 m yüksekliğindeki yüksek gerilim altından geçemeyince zorunlu geri dönerek Uskedalen kasaba marinasına akşam 19.00 gibi aborda olduk. Buraya geliş yolumuzda ise aynı güzergâhı birkaç gün ara ile kullandığımız Ankaralı Oya/Atacan ve oğulları Mert ile birlikte seyahat eden Ergeneci ailesinin Hallberg Rassy 48#65 Bluenote teknesi ile yolda karşılaştık. İki tekne ortalık yerde durup sohbetler ettik, Haugesund’da bizim sabahında ayrıldığımız Cumartesi ve Pazar günü Viking festivaline rastlamışlar, sanırım kıskandırmak için festivali anlatmakla bitiremediler:)

11 Haziran Pazartesi sabahı ise Uskedalen’den sabah 09.30 gibi kapalı bir havada ayrılarak kuzeye yöneldik ve Lukksund Boğazı’nı geçerek yolumuzu biraz uzattıysa da doğası çok güzel olan Godoysundet adaları arasından geçerek Bergen’e doğru devam ettik.

Uskedalen 'de ilk defa 1.5 metre üzerinde gelgit farkı tesbit ettik.

Bu arada VolvoPenta makinemizin 50-100 saat arasında yapılması gereken ilk servis bakımı için yetkili servislerle telefonda görüşmeler yaptık. Kimi 10 gün sonraya gün verdi kimi ise Temmuz’un ilk haftasına. Dördüncüde aradığımız servis ise Salı sabahı saat 09.00’da gelebilirseniz her iki teknenin de ilk servislerini yaparız deyince Bergen’in 15 mil daha kuzeyine Litlebergen denilen yerde servis firmasının önündeki pontona aborda olduk. Yandaki marina içinde her şey vardı ama bulunduğumuz yerde su ve elektrik yok. Bl8ue Note’da yarın sabah 09.00’da burada olacak.

Restoran için de boşuna çevreyi dolaştıktan sonra akşam yemeğimizi şarap eşliğinde, haşlama iri karides ve soslu makarna ile yaptık. Yapacak bir şey yoktu, notlarımı yazmakla geceyi geçirdim. Şu anda saat 00.50 olmasına rağmen dışarısı halen %70 aydınlık. Halen alışamadığım için karanlık olmadan yatmaya, farkında olmadan gece yarısı geçiyor işte böyle.

12 Haziran sabahı 08.50’de Volvo Penta servisi geldi, Eritreli bir genç motor yağını ve yağ filtresini değiştirdi. Mazot filtreleri ve hava filtreleri kontrol edildi ama değişmesine gerek yok dendi. Yaklaşık yarım saat sürdü ve servis bakım kitapçığında da kaşe ve imza ile kayıt altına alındı. Bu kadarcık bir işlem için 2.500 Kron ödedik. Volvo’nun belirlediği “standart” fiyatmış, yaklaşık 240 €.
Bluenote da saat 09.00 gibi gelip iskele bordamıza aborda oldu. Onların işi daha uzun sürdü, mazot filtreleri de değişti. Onlar 3.500 Kron ödemişler. Yaklaşık 340 €.
Saat 11.30’da Litlebergen’den Bergen’e gitmek üzere ayrıldık.
15 mil yolu iki tekne birlikte önceleri motorla sonraları ise yelkenle birlikte aldık ve her iki teknenin de Full arma yelken resimlerini karşılıklı çekme fırsatımız oldu. 13-14 mil dar apazda 8 knot’a kadar yelken seyri yaptık. Oldukça keyifli iki saat sonrasında Bergen şehir merkezinde yol boyuna Bluenote ile arka arkaya aborda olduk. Marinada geceleme bedeli olarak 300+75 (elektrik) Kron ödedik. Bulunduğumuz yerde deniz suyu inanılmaz kirli ve ağır bir kanalizasyon benzeri koku var. Her tarafta çeşitli boy ve tipte tekneler var. Kısa bir şehir turu sonrasında yiyecek eksiklerimizi tamamlamak için market alışverişimizi yaptık. Sonrasında ise merkezdeki Sjömatkirken balık restoranında karma böcekler ve balık ızgara şarap eşliğinde çok keyifli bir akşam yemeği yedik. Üç kişi 2478 Kron ile oldukça pahalıydı tabi, ama değdi. Sonrasında da Irish barda bir de bira cilası sonrasında 01.00 gibi tekneye döndük.

13 Haziran akşamı saat 16.00 gibi Bergen'den ayrıldık ve bizden yarım saat önce hareket eden Bluenote’u takip ederek kuzeye çıkışımıza yeniden başladık. Sonrasında ise üç, dört gün Norveç'in en uzun fiyordu olan Sognefjorden’e gideceğiz ve sanırım 18 Haziranda’da İskoçya ya hareket ederiz. Açık deniz geçişi iki, üç gün ve 21’inde İnverness; üç, dört gün de kanal çıkışında, demek ki 25 Haziran gibi Sognefjord’a ulaşmış olacağız. Dört, beş günde Dublin’e varmak için hesapladık. Sanırım 30 Haziranda İstanbul’a uçabilirim.

14 Haziran sabahı alargada demirde gecelediğimiz Sore Wagen Koyu’ndan saat 10.00’da ayrılarak kuzeydoğuya doğru Sognefjord’in yukarısına yani doğusuna doğru yaklaşık 70 mil bir yolu hedefledik bugün. Cumartesiye kadar bu fiyort içinde kalacağız. Çünkü 400 mil İskoçya geçişimiz için uygun havayı Cumartesi günü ve sonrası bulabileceğiz.
Sognefjord 115 mil boyu ile Norveç’in en uzun fiyordu. Etrafı 1800 metrelere ulasan karla kaplı dik yamaçlı dağlarla çevrili, fiyort genişliği ise ortalama 2.5 mil. Fiyort ağzında 200 metre olan su derinliği ilerledikçe 1300 metreyi aşıyor. Doğuya doğru kuzey ve güney yönlerde iki kola ayrılan fiyordun en güzel, doğa harikası yerleri de bu bölgelerdeymiş, göreceğiz. Buralarda ahşaptan yapılmış ve Uzakdoğu mimarisini çağrıştıran 1800’lerden kalma kiliseleri, Glacier denen buz nehirleri, şelaleleri ve bolca da balık çiftlikleri göze çarpıyor. Aurlandsfjord; en dar, genişliği 200 metre ve yamaç yüksekliği 900 metre ile en enteresan manzaralardan birini oluşturuyor. Bergen'den bu bölgeye turistler için vızır vızır sürekli çalışan, her yöne yoğun feribot seferleri var. Bu feribotların çoğu İstanbul’daki deniz otobüslerinin aynısı ama bazıları daha küçük. Arabalı olanlarının görünümü ise farklı, bizdeki arabalılara daha çok benziyorlar ama ön ve arkaları daha dar ve önü gemi burnu gibi.
Güney fiyordunun en güney ucu olan Flâm en güzel yerlerinden biri ve buradan tepelere raylı steep trenlerle turlar var. Bu bölgelerde gelgit farkı 1 metrenin üzerinde, maksimum 140 cm. Her 6 saat ara ile maksimum ve minimum su seviyeleri oluşuyor.
Gece 23.00 gibi fiyordun en güney ucundaki Flâm'a varabileceğimizi hesaplıyoruz.
Saat 12.00 gibi Blue Note’da 2 mil kadar ilerimizde göründü, onlar bizden 4 mil kuzeydoğuda başka bir koyda alargada gecelemişler.

Saat 14.30’da büyükçe bir kara bulut altına girince güneşi kaybettik ve yağmur atıştırmaya başladı. Bu arada rüzgâr da azaldı ve motora yol verdik, motor yelken gidiyoruz. Rüzgâr sancak 100 dereceden 9 knot esiyor ama istikrarsız.

Rüzgâr yaklaşık 30 knot civarında kuzeybatıdan esiyor, seyir açısı da düzelince önce ana yelkeni 3 camadana kadar, ardından cenovayıda % 50 açtık. Zaman zaman 9.5 knot seyir hızımız keyifli geçiyor. Fiyort içinde yön değiştirdikçe rüzgâr açımıza paralel yelkenlerimizi de trim ettik sürekli. Saat 13.00’ten sonra rüzgâr 15 knot’lara geriledi ama 120 derece geniş apaz ile Full cenova ve 1. Camadan ana yelken ile 8 knot hızla ilerliyoruz. Hava açık ve güneş ısıtıyor, parçalı bulutlar semamızda şekilden şekile giriyor. Anlayacağınız keyfimiz gıcır, rüzgâr ve su sesi ile adeta rüya âlemindeyim.

Saat 16.00’dan itibaren rüzgâr yeniden sancak 120 dereceden 20-22 knot esmeye başlayınca motoru kapatıp yelkenleri yeniden açtık. Arkamızdan gelen dalga kızaklamasının ve de suların yükselmesiyle seyir yönümüzdeki 1 milden fazla akıntının da yardımı ile su hızımız 11, kara hızımız ise 12 knot’ı geçti, ortalamamız ise 9 knot üzerinde. Hızla doğuya doğru ilerliyoruz. (61 07.07 N, 006 18.45 E) Saat 19.00 ve bir ara yarım saat kadar motor sesinden yeniden kurtulduk ve ful arma apaz ile yelkene devam ediyoruz. Dalga yok, akıntı da 0,2 mil ile bize yardım ediyor, hızımız 9 mil civarında sessizce süzülüyoruz. Bugünkü seyirden inanılmaz keyif aldım, gerçekten harika bir gün oldu.
Burada su derinliği 1000 metreyi geçti, bazı yerler 1300 metre gösteriyor jepessen navigasyonumuz. Fiyort genişliği de giderek daralıyor ve manzaramız giderek güzelleşiyor. Dağların tamamı karlı ve tepeleri ise bembeyaz. Her yanımızda kocaman şelalelere bakmıyoruz artık. Hâlbuki çok değil 1 hafta önce gördüğümüz her şelaleye yaklaşıp ağzımız bir karış açık resimler çekiyorduk:)

Sognefjord, en doğuda kuzey ve güneye doğru iki kola ayrılıyor. Kuzeye doğru olan Lustrafjord, daha uzun ama pilot kitabımıza göre zaman sorunumuz sebebi ile daha az önemli olduğunu düşünerek gitmekten vazgeçtik ve daha kısa olan Naeroyfjord'a güneye yöneldik. Halen rüzgâr, yelken yapmamız için elverişli ve sadece yelkenle seyrediyoruz. 8 knot hızımız var. Hedefimiz fiyordun en güney batı ucu olan Gudvangen. (60 53 N, 005 50.5 E)
Burası 110 nüfuslu bir turistik köy ama feribot, otobüs, karavan ve teknelerle turistlerin yoğun geldikleri ve gerçekten de hak eden bir yer. Sona doğru iyice daralan fiyort içinde seyir inanılmaz keyifli geçti. Dağlar 900 metreye tırmanırken su derinliği de 200 metre civarında. Köyde iki adet otel, postane ve dükkânlar ile oldukça güzel wireless’i olan bir de kafe-restoran var. Akşam orada oturup biralarımızı yudumlarken internet bağlantımızla da mail’lerimize baktık.
Konuk Yazar: Recep Yıldız
Fotoğraflar: Recep Yıldız Arşivi
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.