Harika Projelere İmza Atmasıyla Ünlü

“Uçak Yüksek Mühendisi Ekber Onuk ile…”

Fotoğraf: Selahattin Bilbey

 

Bu yazımda çok farklı, çok özel bir kişi ile görüşmemi paylaşacağım. Uçak Yüksek Mühendisi Ekber Onuk.

 

Ekber Onuk, İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak Mühendisliği’nden 1972’de mezun olmuş ama hayatını deniz taşıtlarına ve arabalara adamış bir isim. Çok farklı, çok özel bir röportajdı. Kendisine misafirperverliği için çok teşekkür ediyorum.

 

- Öncelikle Ekber Onuk kimdir, kısaca buradan başlayabiliriz.

 

Saint Joseph Lisesi’nden 1966’da, İTÜ uçak mühendisliğinden 1972 yılında mezun oldum. Öncelikle kara taşıtları üzerine çalıştım. 1971-72 yıllarında seri üretimi ilk yapılan araba olan STC Anadolu 16’nın ekip liderlerinden biriydim. Mühendislik alanında çalışırken arkadaşım, ortağım Şakir Yılmaztürk 1985 yılında bir gün bana tekne yapma teklifiyle geldi. Sağ olsun kendisi bütün altyapıyı hazırladı, herşeyi ortaya koydu ve güçlerimizi birleştirerek şirketimizi kurduk, faaliyetimize başladık.

 

1989’da ilk teknemiz suya indi. O günden bugüne de aralıksız çalışmalarımıza devam ediyoruz.

 

- Genellikle ne tür deniz taşıtları üretiyorsunuz?

 

Yalnızca askeri araçlar üretiyoruz. Özel tekneler üretmemeye çalışıyoruz. Profesyonellerle daha rahat çalışıyoruz ve buna göre projeler üretiyoruz.

 

 

- Hangi ülkelere ihracat yapıyorsunuz?

 

Yaklaşık 10 ülkeye ihracat yapıyoruz. Malezya, Pakistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Umman, Katar, Gürcistan, Türkiye ve KKTC gibi ülkelere satışlarımız oluyor. Bunların tamamı dediğim gibi askeri veya güvenlik güçleri için tasarlanmış platformalar.

 

Geleceğin ihttiyaçlarını anlamaya ve o doğrultuda platformlar geliştirmeye çalışıyoruz ve isteğe göre özel imalat yapmıyoruz. Hazır olan birçok projemiz var. Görev profiline en uygun olanını sunmaya çalışıyoruz. Bir teknenin projesi 7-8 yılda gelişiyor.

 

- Avrupa’ya ihracatınız oluyor mu?

 

Yok. Avrupa bizden mal almaz. Çünkü onlar kendi teknolojilerini kurmaya çalışıyorlar. Örneğin İtalya 1893’ten bu yana dışarıdan bir sandal bile almıyor (Guarda di Finanza başkanı söyledi). Türkiye dışarıdan da alım yapıyor ama aslında yapmaması lazım. Yerli üreticiyi koruması lazım. Buna rağmen Türkiye’ye de 70’e yakın MRTP teslim ettik ancak son yıllarda çoğunlukla yurtdışına çalışıyoruz.

 

- Yıllık ortalama ne kadar üretim yapabiliyorsunuz?

 

Bu tamamen siparişe ve teknenin boyutuna, teknik özelliklerine göre farklılık gösteriyor. Bazen 2 tane, bazen 10 tane. Tamamen şartlara göre değişiyor.

 

- 36 yıllık bir şirket, ortaklığın devam etmesi çok güzel şeyler. Maalesef bizim kültürümüzde ortaklıklar böyle uzun süremiyor. Bunu nasıl başarıyorsunuz?

 

Beklentilerimiz ortak, planlarımız bir, hedeflerimiz aynı. Birbirimizin işine de pek karışmıyoruz. Şakir Yılmaztürk bu işi bir tutkuyla başlattı, daha çok yönetim tarafında ama bence iyi bir mühendis kadar bilgili; ben teknik anlamda idare ediyorum. O yüzden bu zamana kadar hiçbir sorun yaşamadık. Bundan sonra da yaşayacağımızı düşünmüyorum, başarılı bir takım bozulmaz.

 

Yaklaşık 240 kişilik bir ekibiz. En yeni çalışanımız 10 yıllık diyebilirim. Emek yoğun bir iş bu. Çalışanlarımızın ikinci nesil olanları var. Bundan büyük mutluluk duyuyoruz.

 

- ''Emek yoğun bir iş'' dediniz. Bu sektörde personel ihtiyacını karşılamak da zor olmalı.

 

Evet. Emek yoğun bir iş olduğu için bizimle çalışanlar ya çok çabuk havlu atarlar ya da uzun yıllar birlikte üretmeye devam ederiz. Sirkülasyonumuz çok olmaz. Burayı bir okul gibi görüyoruz ve üretirken insanlara da katkı sunmayı çok önemsiyoruz. Onlardan da bu geri dönüşü alıyoruz. Her teslimattan sonra başkalarının yapamayacağı bir şeyi yapmaktan büyük keyif alıyorlar.

 

- İTÜ ile bağlarınız kopmamış sanıyorum. Daha sonrasında projelerinde yer aldınız mı?

 

Evet. İnsanın okuluyla bağları kopmuyor tabii. ITÜ takımı ABD’de düzenlenen üniversitelerin katıldığı Solar Splash güneş enerjili tekne yarışmasına ilk defa katıldığı 2007 yılında dünya üçüncüsü oldu. 2008’de tekrar katıldı dünya ikincisi oldu. 2009’u atladık 2010-2011 dünya şampiyonu oldu. Katılacak teknenin her türlü mühendisliğini ve üretimini çocuklar yapmak durumundaydı. Biz de eski bir İTÜ’lü olarak tecrübelerimizi paylaştık. Duvarda görmüş olduğunuz hatıra fotoğrafı da bu yarışmaların anısınadır. İTÜ ile bağların kopması mümkün değil.

 

Tekne; 2007’de Solar Splash (ABD) Üniversiteler Arası Güneş Enerjili Tekne Yarışması’nda 3. Olan teknedir.

 

- Eğitim de vefa da sizin için çok önemli görünen o ki.

 

Eğitimi çok önemsiyorum. Mümkün olduğu kadar öğrencilere destek olmaya çalışıyorum. Her zaman dua ediyorum. Allah’ım bana bir 10 milyar Dolar gönder ve 9,9’unu istediğim yönde eğitime harcayayım diye. Eğitimin dışında hiçbir şeyin önemli olmadığına inanıyorum. Tabii Türkiye’de eğitimde önemli sorunlar var. Özellikle mesleki eğitimin devre dışı kalması çok büyük bir sorun. Türkiye’de 200 küsur üniversite var. Bu kadar üniversiteye ihtiyaç yok.

 

Teknik personel sıkıntısı çok fazla bu sektörde. Bu yüzden biz personelimizi eğitmeye ve yetiştirmeye çok önem veriyoruz.

 

Eğitimin önemini vurgulamak için şunu da paylaşmak isterim. Bir arkadaşımın oğlu evlere temizlik hizmeti sağlamak üzere bir şirket kurdu. Bu şirkette çalıştıracağı personellerin hepsini üniversitelerden hocalar getirterek bir eğitime tabi tuttu ve çok büyük başarılar kazandı. Şu anda İngiltere’de bir şubenin temellerini atıyorlar. İşte eğitim bu kadar mühim bir şey.

 

- Denizcilik piyasasını nasıl görüyorsunuz?

 

Biz çok fazla denizcilik piyasası içinde değiliz ama buranın daha patlamakta olduğunu hissediyoruz. Çünkü dünyada deniz taşımacılığı hızla yükselecek. Türkiye’de de yetişmiş insan gücü çok fazla. Bunu değerlendireceğimizi zannediyorum. Mesela ben takdir ediyorum. Karadeniz Holding’in yüzer elektrik istasyonları var. İnanılmaz bir başarı. Çok akılcı bir yaklaşım.

 

- Bu sektöre girmeden önce arabalarla ilgili çalıştığınızı söylediniz. Şu anda arabalarla ilgili çalışmalarınız var mı?

 

Arabalarla ilgili de çalışıyoruz. Spor otomobil yapıyoruz. Yakında piyasaya süreceğiz ama bu alan Türkiye’de oldukça problemli. Sevdiğimiz bir şey bu. Elimizden geldiğince geliştirmeye çalışacağız.

 

 

-Futbolla da ilgileniyorsunuz sanırım. Veya sporla diyelim.

 

Futbolla ilgilenmiyorum aslında. Anneannemin kuzeni Fenerbahçe’yi kuranlardan biri, Galip Kulaksızoğlu. Babam 147 numaralı üye, annem milli voleybolcu 148 numaralı üye. Ben de 4 yaşından babam vefat edene kadar Fenerbahçe’nin bütün maçlarına gittim ama şimdi aynı şey değil. Her şey gibi futbol da bozuldu. Aynı zamanda Barcelona’nın da kulüp üyesiyim. Fakat son yıllarda pek takip etmiyorum.

 

- Denize karşı bir tutkunuz var mı yoksa iş olarak mı sadece içindesiniz?

 

Açıkçası denize karşı bir tutkum yok. Teknem yok. Sadece yüksek performanslı bir şeyler yapmak istiyorum. Başkalarının yapamadıklarını yapmayı tercih ediyorum. Ortağım Şakir bu konuda ortada hiçbir şey yokken öncülük etti bir vizyon ve gücünü koydu. Vefat eden oğlumun da başlattığı bir işti. O yüzden seviyorum ve bir şeyler üretmekten keyif alıyorum.

 

- Pandemi süreci ekonomik olarak şirketinizi veya sektörü nasıl etkiledi?

 

Oldu tabii ama hiçbir şekilde personel çıkarmadık. Böyle bir şey düşünmüyoruz da. Ne varsa beraber diyoruz. Tabii pandemiden biraz zarar gördük ancak bu zararı personellerimize iletmek için bir sebep değil.

 

- Genel ekonomik durum için ne düşünüyorsunuz? Döviz kurunun artması ihracatı arttırıyor deniliyor ama ne dersiniz?

 

Biz zaten döviz karşılığı mal alıyoruz döviz karşılığı satıyoruz. Döviz kurunun yükselmesi bizim ihracat yapmamıza rağmen iyi bir şey değil. Çünkü insanlar paniğe kapılıp kur % 5 yükselirse % 10 zam yapma yoluna gidiyorlar. Bazı küçük işletmeler hayatta kalamıyor kapanıyor. Ekonomik durumun iyi olmaması herkese zarar veriyor. Umarım Türkiye bu sarmalın içerinden bir an önce çıkacaktır.

 

Bizim en büyük hedefimiz paydaşlarımızla birlikte bu süreci zararsız atlatmak. Şakir’in çok akılcı, tedbirci yaklaşımı var. Onun sayesinde başımız bir derde girmedi.

 

- Devletin, belediyelerin denizcilik politikalarıyla ilgili neler düşünüyorsunuz? Örneğin İstanbul’da marina sayısı yeterli mi? Yoksa artırılmalı mı?

 

Marinalar Avrupalılara hizmet veriyor şu anda. Türkiye’de denizciliğe ne kadar katkıları var bilemiyorum. Bu döviz kuruyla maliyetli işler bunlar. Yabancılar gelip yer bulmaya çalışıyorlar. Türkiye’ye on tane daha marina yapılsa onuna da müşteri bulunur çünkü Avrupalılar buraya bağlıyorlar teknelerini. Türkiye’de denizcilik işi yüksek bütçeli işler. Halbuki İsveç’te, İngiltere’de araba alacak parası olmayanın teknesi var. O yüzden de denizci yetiştiremiyoruz.

 

- Üç tarafımız denizlerle çevrili ama denizci bir toplum olamadık ne yazık ki. Bu konuda neler söylersiniz?

 

Doğru ama Türkiye hep buradan uzak durmuş durumda. Devletin de yapabileceği şeyler kısıtlı.

 

- Mavi Vatan peki?

 

Türkiye denizlere bakmayı yeni yeni akıl ediyor ne yazık ki. Denizlerdeki kaynaklar son derece önemli. FETÖ gibi örgütlerin Deniz Kuvvetlerine ve askerlere vurduğu darbe Türkiye’nin Doğu Akdeniz üzerindeki haklarını korumaya çalışmasından kaynaklandı. Bunu ortaya koyan, müdafaa eden kim varsa hepsi bazı problemlere uğradı.  O yüzden Mavi Vatan uluslararası çıkarlarımız için son derece önemlidir. Hep birlikte sahip çıkmalıyız. Devletimiz son yıllarda bunun bilincine vardı ve hepimiz “Türkiye bir mini süper güç, devletin yanında buna omuz vermeliyiz” demek zorundayız; biz öyle yapıyoruz

 

 

Ekber Onuk Bey ile çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdim. Hoş sohbeti ve güler yüzü için tekrar kendilerine teşekkürlerimi sunuyorum. Sohbetimizin sonunda kendisi çalışma alanlarını da gezdirdi. Teknelerden ayrıca çalışmaları devam eden otomobil çalışmalarını da gösterdi. Kendisine başarılarının devamını diliyorum.

 

RUHUN ŞAD OLSUN, MEKANIN CENNET OLSUN ‘’KAAN ONUK’’

ALLAH SEVENLERİNE SABIR VERSİN.

 

Cem Özkan

Yorum Yap