Göstergeleri idare edecek şekilde bağladıktan sonra teknemizin neredeyse her şeyi bitmişti, en azından benim bildiğim kadarı bitmişti. Suya indirmek için arkasında vinç olan bir kamyon ayarlamak gerekiyordu. Biraz araştırdıktan sonra Dudullu taraflarından Şile’ye gelebilecek bir vinç buldum. Teknenin boyunu, enini ve ağırlığını bildirdim, birkaç resim attım. Vinç şirketi elinde bir tane tekneme uygun vinç olduğunu ancak bir hafta sonra işi biteceğini söyledi. Zaten bende zehirli boyasını sürüp bir hafta içinde denize indirmeyi planlıyordum. İyi denk geldi. Vinç şirketine ‘’Götürdüğünüz tekneyi sigortalıyor musunuz?’’ diye sorduğumda ‘’Evet, sigorta kapsamında’’ demişti. Ama sonradan öğrendiğim kadarıyla sigortalı olması için benimde poliçeyi imzalamam gerekiyormuş ki sigortalı olsun. Arkadaşlar taşımaya geldiğinde hiçbir şekilde bir evrak getirmediler. Tekne taşıma işlerini gerçekten bilinçli şirketlere vermek gerekiyor yoksa ciddi hasarlar verebiliyorlar. Vinç işini de halledince hemen zehirlisini vurmak için hazırlıklar yaptım. Daha önceki haftalarda zehirli astarı vurmuştum zaten iki, üç kat. Teknemin üstü açık alanda ve toprak arazide olduğu için boyanın üstü tozlanmıştı. Nemli bezle boya yapmadan her yerini tekrar temizledim. Zehirli boya işini akşamüstüne, güneş batmadan iki saat kala gibi yapmak daha mantıklı geldi bana.
Daha önce bir tekne sahibinin güneşte zehirli boya sürmesine tanık olmuştum. Ertesi gün boyanın bazı bölgeleri güneşten balon gibi kabarmış, tekrardan kabaran yerleri kazımak zorunda kalmıştı.
Zaten internet araştırmalarımda, zehirli denize inmeden birkaç gün önce atılmalı diyordu. Bu yüzden yaz sıcağında akşamüstü en uygun zaman bence. İlk katını hava kararmadan atabildim. Diğer katları da yine bir gün arayla attım.
Yanlış hatırlamıyorsam 5 kg zehirliyi iki buçuk kat atabildim. Ben zehirli boyayı rulo fırçayla attım. Sürerken fazla üst üste getirmeden kalın şekilde sürdüm. İnşallah uzun süre idare eder. Zehirli boyayı vurduktan hemen sonra bordadan aşağısına branda gerdim güneşe maruz kalmasın diye.
Nihayet bir hafta geçti. Vinç, teknemizi yüklemek için geldi. Benim tekne çift salmalı olduğu için çok yüksek atmadı tekne. Teknenin yanlarına uygun kerestelerle besledik, altına lastikler koyduk, tekneyi sağlama aldık.
Bu işlerde bayağı stresli geçti. İnsan iki sene emek vererek hazırladığı hayalinin zarar görmesini istemiyor. En son direği teknenin yanına bağladık ve yola çıkmaya hazırlandık. Gönül isterdi bayraklarla süsleyip bir şişe şampanya patlatıp kutlama yapalım ama inanın hep bir koşuşturma hali oldu. Bende pek vakit bulamadım doğrusu. Hayalimi artık suyla kavuşturmak için çıkmıştık yola.
Selametle vardık limana. Alnımın teri, gecem gündüzüm, emeğim, uykusuz günlerimin en heyecanlı bekleyişi yeni anılarımızın yolcusu...
Yazı ve Fotoğraflar: Sertan Sayın