Hayalin Peşinde - 21. Bölüm

Kışın çıkan olumsuzlukların beni yıldırmasına izin vermedim. İlkbaharın gelmesini sabırsızlıkla bekledim. Bu zamanlarda eksikleri tespit edip siparişlerimi verdim ve hazırlıklarımı tamamladım. Havaların düzelmeye başlamasıyla soluğu yelkenlimde aldım. Sürekli çıkan olumsuzluklara rağmen denizdeyim, teknemdeyim ve beni oyalayacak uğraşım var diye kendimi motive ederek sorunlarla başa çıkıyorum. Ufak ufak sorunları hallettim. Direk dikmesi çok zorlu bir iş olduğundan iş yerinden takviye için arkadaşlarımı çağırdım. El birliğiyle direğin tellerini ve bağlantılarını yeniden düzenledik. Değiştirdiğim tellerde bu sefer boğma taktiği kullandım. Artık sıyırma şansı kalmadı! Norsmen'lere hiç güvenmiyorum :)

2024 yazı dopdolu geçti. İşten fırsat buldukça soluğu teknede aldım. Bazen ailemle, bazen akrabalarla, bazen de arkadaşlarla güzel anılar biriktirdim. En güzeli de sabah teknede uyanıp denizde yüzümü yıkayıp, kahvaltıyı hazırlayıp çayın olmasını beklerken iki kulaç atmak. İşte istediğim hayat! Kısa sürecek olması beni hep üzse de, kendimi her zaman şartlıyorum: İlk fırsatta tamamen denizde yaşamalısın, beton hapishanelerden kurtulmalısın, denizde yaşamalısın diye diye evrene enerjimi salıyorum. Elbet bir yerde o enerji bana istediğim, hayal ettiğim kapıları açacaktır.

Çocuklarımın biri üç, diğeri sekiz yaşında. Daha çok küçük olmaları elimi kolumu bağlıyor. Eğer onların hayata bir adım önden başlamalarını sağlayabilirsem, işte o zaman benim için her şey yoluna girecektir.

Tekneyi denize indireli neredeyse üç yıl oldu. Şile Limanı'nda genelde büyük teknelerin altını dalgıçlara temizletiyorlar ama çok şükür elimiz ayağımız tutuyor.:) İki-üç saat gibi bir sürede dala çıka, dala çıka altını kendim temizledim. Ama gerçekten çok zahmetli bir işti. Üstündeki zehirli boya baya incelmiş olmalı ki çok fazla midye tutmuştu. Teknede 2024 yazının sonlarına yaklaşsam da teknem denizde olduğu için üzülmüyorum.

Sonbahar var daha. Yaz bitince hem deniz hem de insanlar azalır Şile’de. Bir balıkçı tekneleri kalır limanda, bir de ben:) Huzur, çifte katlanır sonbaharda… Denizin sakinliği, güneşin yakmayan açısı, Eylül’ün balık bereketi başka güzeldir buralarda.

Teknemin güvertesinde geçirdiğim zamanlarda, denizin kıyısındaki o huzurlu yaşam beni her zaman başka bir dünyaya götürüyor. Güneşin doğuşuyla gözlerimi açtığımda, denizle buluşan ufuk çizgisi adeta bana "merhaba" diyor. O an, hayatın karmaşasından uzaklaşarak sadece o anın içinde kaybolmak gibisi yok. Yelkenlinin yelkenleriyle rüzgarı hissetmek, teknede geçirdiğim o saatler bana bir tür özgürlük veriyor. Her kulaç, her dümen dönüşü, bana hem fiziksel hem de ruhsal bir dinginlik katıyor.

O kadar çok kez düşündüm ki belki de bu kadar çok sevme nedenim, denizin bana sunduğu sonsuz huzurdur. Dalgaların sesi, sanki hayatın bana hatırlattığı küçük uyarılar gibidir. Bir dalga gelir, büyük bir coşkuyla yelkenimi sarar ve sonra geçer. Ama geride bıraktığı o hafif titreşim, derinlerde bir şeyleri uyandırır.

Denizdeki yaşamım bana hep sabrı öğretti. Bir tekneyle seyir yaparken, doğanın ne kadar güçlü olduğunu hissediyorum. Göz göze geldiğin denizle, onun sakinliği ve zaman zaman sertliği seni eğitir. Belki de bu yüzden, hayatımda karşılaştığım zorluklar karşısında daha dirençli ve sakin kalabiliyorum. Çünkü denizin ne kadar derin, insanın ne kadar küçük olduğunu bilmek, insanı hem mütevazı hem de güçlü kılar.

Geçmişte denize ilk çıktığımda, o büyük engelleri aşmak bana imkansız gibi gelirdi. Tekneye ilk adım attığımda bir yanım hep tedirgin olurdu. Yelkenlerin düzgün çalışıp çalışmayacağını, rüzgarın doğru yönü bulup bulmayacağını düşünürdüm. Ama zamanla, her seferinde biraz daha cesaretimi topladım. Şimdi, tekneye adım attığımda her şeyin yolunda olacağına eminim. Çünkü bildiğim bir şey var: Deniz, seni ne zaman zorlayacağını çok iyi bilir ama seni asla terk etmez.

2024 yazı sadece denizle geçirdiğim değil; aynı zamanda ailemle, dostlarımla ve sevdiklerimle paylaştığım değerli anların yılıydı. Teknede geçirdiğimiz her anı, bir ömür boyu hatırlayacağım anılara dönüştürdü. Çocuklarım, teknede büyüdükçe denize olan sevgilerini de benimsediler. Küçük oğlumun denize her adım attığında gözlerindeki heyecanı görmek, beni mutluluğa boğuyor. Büyük oğlum ise her zaman denizdeki sessizliği dinlemeyi, denizin mavi tonlarını keşfetmeyi seviyor. Onların gözlerinde, bu yaşam tarzının hem fiziksel hem de duygusal anlamda nasıl bir etki yarattığını görmek, hayatımın en değerli ödülü. Ama bazen düşünüyorum da... Eğer tekne olmasa, belki de bu kadar huzurlu olamayacağım. Eğer deniz olmasa, belki de bu kadar cesur olamayacağım.

Zaman zaman düşünüyorum, acaba bir gün tamamen denizde yaşayabilir miyim? O an geldiğinde, belki de çocuklarım büyümüş, kendi hayatlarına adım atmış olacaklar. Onlar için verdiğim bu karar, belki de kendi içsel huzuruma ulaşmamın bir yolu olacak. O yüzden, her fırsatta onlara denizle olan bu bağımı anlatmaya çalışıyorum. Çünkü bir gün, belki de onlar kendi tekneleriyle aynı hisleri yaşayacaklar. Ve belki de bir gün, bir sabah denizdeki o huzurlu uyanış, onların hayatına da dokunacak.

Şile Limanı'nda geçen yıllar, her zaman bana hatırlatacağı bir şeyler bıraktı. Teknenin altını temizlerken her bir detay bana daha çok şey öğretti. Bir bakıma temizlediğim her midye, kaybolan her kirli tabaka, bana hayatta temizlenmesi gereken noktaları da gösteriyordu. Ve şu an, yazın sonlarına yaklaşırken teknem hâlâ denizde ve ben hala bu hayatı yaşıyor olmanın keyfini çıkarıyorum.

Denizin sakinliği ve sonbaharın dingin havası, bana her şeyin zamanla yerli yerine oturacağını hatırlatıyor. İnsan bazen çok hızlı yaşamak ister ama belki de hayat, olduğu gibi kabul edilip her anın tadını çıkarılarak yaşanmalı. Belki de bu deniz; bana hayatın hızını değil, yavaşlamayı, her anı doya doya yaşamayı öğretiyor.

2024 yazı sona yaklaşırken sonbaharın getirdiği o sakinlik beni sarhoş ediyor. Ama biliyorum ki hayat bir döngü. Bir son varsa, yeni bir başlangıç da var. Bu sonbaharda, belki de en büyük öğretimi aldım: Hayat, denizde olduğu gibi; bazen sakin, bazen fırtınalı. Ama sonunda hep bir huzura varıyor.

Yazı: Sertan Sayın / Yelkencinin Gazetesi

Fotoğraflar: Sertan Sayın Arşivi

Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans/Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.

Yorum Yap