Hazırlıklar tamamlandı ve klasik bir İstanbul havası ile Türkiye Şampiyonası bizi bekliyordu.
26 - 28 Ağustos tarihleri arasında yapılacak şampiyona için tüm listeleri defalarca kontrol ettik. Zira detaylı hazırlanmış bir talimat ile SB organizasyonunu, hem kuralların ve içeriklerin hazırlanmasındaki özen, hem de yarışanlara hakkaniyetli bir yarış çıkartmak için hazırlıkları ortadaydı.
Tebrikler, teşekkürler…
Evet. Ölçümler bitti, eksiklerimiz tamamlandı ve Robert, bendeniz, Selma ve oğlum Derin ile start hattında yerimizi aldık.
Dört gün 7 yarış ile sonlanacak olan Türkiye Şampiyonası’ndaki performansımızın ötesinde böyle bir yarış için hazırlık yapan diğer rakiplerimizi bir önceki bir - iki yarış hariç tanımıyor ve hatta bu yarış için nasıl hazırlandıklarını dahi bilmiyorduk.
Kısa bir zaman önce başlayan Jerapi serüveni eksiklerin belirlenmesiyle ve birkaç yarış ile geçmişti. Gerçekten birbirinden kıymetli tekne ve sporcuların olduğu Şampiyonada B kategorisinde 14 tekne ile bizi bekleyen bu yola girdik.
Oğlum Derin’in 2004 yılında hayatıma girişi ile çevremdeki bazı kişiler, beni proje çocuğu yetiştirmek ile hep tiye alıyorlardı. Örnek olmak, onun ile bir şeyler yapmak, gelecek yaşantısında ayaklarının üzerine spor disiplini ile basmasında roleplay olarak durabilmek önemliydi benim için. İşte bu yüzden yaşına başına bakmadan küçük yaşı itibari ile hep beraber hareket ettik. Daha 4 yaşındaydı. Evet, 4 yaşında. Toroslarda zirve tırmanışı yaptık ve Guinness Rekorlarında Toros zirve yapan en küçük çocuk olarak hayatına bir başlangıç yaptı.
Yaşı biraz daha müsait olunca ben yelken yapıyorum ya sanki o da yapmak zorunda veya nasılsa o da yapar düşüncesi ile bir gün bir Optimistin önünde dikildik ve gel bu tekneyi sana alalım dedik. Cevap çok netti. Net olmasının ötesinde beni şok eden bir cevaptı ama onun kararıydı.
''Bu küvet gibi şeyin içinde ben ne yapacağım? İstemiyorum.''
Bu süre içerisinde çok küçük yaş itibari ile yüzmeye başlamıştı. Galatasaray’da daha sonrasında Hidayet Türkoğlu’nda ve Modafen’de ağır antrenmanlar ile sabah akşam havuzdaydı ve 2004 yaş grubunda 50m kelebek 2016 Rio Olimpiyatları öncesinde dünya rekoru kırmıştı.
Antrenmanlarının ve maalesef eğitim sistemimizin gençlere spor yaparak bir gelecek verememesi sebebi ile bir noktada ''Baba, ben yüzmeyi bırakmak istiyorum''a kadar geldi. Günlerce dil dökmenin sonrasında “Gün içerisinde antrenmanlarda havuzda saatlerce fayans saymak istemiyorum. Ne kadar takım olsak da sosyalliği engelleyen bir spor yapmak istemiyorum, bıraktım” demesinde kabulümü tek şart ile ortaya koydum. Kesinlikle bir spor yapacaktı!
''Ben yelken yapmak istiyorum'' demesi beni yeniden heyecanlandırdı. İçimden ''O küvette ne yapacaksın?'' demek geçse de sustum. İstanbul Yelken gibi geçmişimi, çocukluğumu, hatıralarımı doldurduğum o sahaya bu sefer de oğlum ile geçiyordum.
O küvete korkmadan, severek binmesi gerekiyordu. İleri seviyede yüzme bilmesi onda bir rahatlık mı yaratmıştı ne? Ama en büyük etkiyi antrenörü yarattı. Oğuz Ayan... Sonrasında yarışlara katılmaya, 420'de milli takım seçmelerine kadar ilerledi iki sene içerisinde. Ama gel gelelim üniversite imtihanları ve uzuun bir ara…
Hadi Jerapi'ye döneyim diyeceğim ama bu hayat hikayesini ana hatları ile anlatmak istemem de belli sebepler zinciri var.
Öncelikle geleceklerini inşa ettiğimiz çocuklarımıza bazı şeyleri metazori ile hayatlarına sokmayalım. Sevdikleri sporu, işi yaparlarsa kesinlikle çok daha başarılı olma şansları ortaya çıkıyor. Bir Galatasaraylı olarak onun Fenerbahçeli olmasına bile karışmadım. Diğer yandan sporda tam zirvelerine gelmişken gençlerin en verimli, en enerjik yaşlarında eğitim sistemi sebebi ile bölünmeleri ülkemizin bir gerçeği. Böyle olmamalI, olmuyor da!
İşte Derin ile bir şeyleri paylaşmak benim için bu kadar önemliyken teknemizde Türkiye Şampiyonasında beraber olmak, beraber yarışmak hatta teknede sırtımı ona yaslamak oldukça gurur vericiydi.
SportsBoat B Klasında 14 tekne ile başladığımız şampiyonada ilk günkü yarışlarda ilk üç içerisinde giderken farklı hava koşulları, birkaç teknik problem bizi ilk beşten uzaklaştırmasa da yarışmanın geneline bakıldığında 1. sırada olmamıza rağmen işimiz son yarışa kalmıştı. Orta havalarda bir startı takiben liderliği finish hattına kadar koruyup esasında hepimizin içindeki stresi dışarı vurmadan finish hattını geçişimiz bize ORC SB B Klas Türkiye Şampiyonluğu’nu getirdi…
Bu şampiyonluk bize şunu gösterdi:
Çalışırsak ve ilgilenirsek biz Jerapi ile güzel günler geçireceğiz. Ama olmazsa olmazımızın antrenmanlar olacağı kesinlikle ortadaydı. Tekneye bakmalı, teknik güncellemeleri ile birlikte kendimizi güncel tutmak zorundaydık.
En başında demiştik ya Türkiye Şampiyonası bizim kim olduğumuzu, nereden nereye gelip neler yapabileceğimizi gösterecekti. Önümüzde daha yarışlarımız vardı. TAYK Kış Trofesi, İYK'nın bazı yarışları, Bosphorus Cup ve birkaç özel yarış daha … Esasında hedefimizde yurtdışı yarışlar da vardı da ne zaman, nasıl yapacaktık!
Konumuz değil ama daha sonrasında cevap dahi alamadığımız bir şekilde İYK yarışlarına IRC4'de yarışırken ORC belgemiz olmasından dolayı kabul edilmemiştik!
Hedefin yoksa bir akıntıda sürükleneceksin!
İşte bu sebepten, bu işi madem ciddiye alacaktık hedefler koymalıydık. Toplantılar ve toplantılar sonrasında şunlar ortaya çıktı; yaz kış demeden antrenmanlar. Öyle anlar yaşadık ki... Hollanda'da ıskotalarımızın donduğu anlarda bile yarışlarda kendimizi denedik ve antrenmanlara devam ettik. Artık mecbur olunan bir sponsorluk süreci. Yurt dışı yarışları antrenmanları veeeee takımın kurulması…
Hep ekip olmak ile takım olmak arasındaki farka takılmışımdır. Kurumsal günlerimde şirketlerde hep bu içerik üzerinde kalmışımdır. Aynı kavram gibi görünse de…
Ekip de kimi zaman kişisel menfaatler ön plana gelebiliyor. İş ve yük dağılımında süreç yönetiminde problemler ortaya çıkabiliyor, konum ve pozisyon ayrımına gidilebiliniyor. Tekneye misafir olarak değil benimseyerek gelmek gerekiyordu. Takım olmalıydık. Aynı hedefe, aynı zorlukları çekerek aynı mutlulukları tatmak zorundaydık…
2021 sezonunda yine eski ve gerçek dostum Targan Hazarhun sayesinde çok kıymetli özel bir insan ile bir araya gelmiş yarışlara katılmıştık.
Deniz Akkuş ve Radika… Daha sonrasında teknemizin karada olduğu süreç içersinde liftten düşmesi ile hayallerimiz suya düşmüştü…
Baş üstünde ve teknik olarak Radika da, Hamit Saraçoğlu da hayatıma katılan değerli isimlerden biri olmuştu.
Dr. Hamit namıdeğer Hamido :-) ile şimdi Jerapi’de beraber olma kararı adık...
Hamit, yelkene küçük yaşlarda şimdi tatil köylerinde dahi göremediğimiz Sunfish sınıfında başlamış. Sonrasında Ankara Yelken Kulübü’nde uzun süre pirat sınıfında yarışmış 2006 yılından bu yana Türkiye’de ve yurt dışında farklı takımlar ile yat sınıfında yarışan, belli takımların skipperliğini eğitmenliğini yapmış, uzun dönem Bosphorus Pirates in kaçınılmaz başüstü görevini üstlenmiş… Volvo Open 70 dünya rekortmeni Black Betty'nin Atlantik Okyanusu ve İstanbul - Sardinya süreçlerinde bulunmuş, yine VO 70 ile Rolex Middle Sea Race ve Maxi Boat yarışlarında başüstü ve crew captain olarak bulunmuş değerli bir arkadaşımızdı. Ondan kazanacaklarımızın ve beraber yapacağımız çok sey olduğu çok aşikardı!
Peki ana yelken, trim ve tekne de her yerde bir pireye ihtiyaç vardı 😊… Bu nokta da da sessiz her koşulda sakin ama pire Ece Göksu Gök ile de yollarımız Jerapi de kesişti!
Genç ve başarılı kardeşimiz Ece, yelken hayatına 2005 yılında Foça'da başlamış, 2008 yılında Karşıyaka Yelken Kulübü’ne transfer olmuş ve 2010 yılı itibari ile yarışlarda isminden bahsettirmeye başlamıştı. 2012'de optimist kadınlarda Türkiye Şampiyonu olan Ece, ilk defa milli takıma seçilirken ''Balkan Şampiyonası''nda, ''Optimist Avrupa Şampiyonası''nda Türk bayrağını başarı ile dalgalandırmış ve 3'üncülük ile yoluna devam ederken, 2014'de de onu Avrupa'da şampiyonluk bekliyordu.
Ece 2015'de 420 sınıfında yarışmaya başlamış ve 1 sene gibi kısa bir süre sonra Balkan Şampiyonası’nda 3'üncülük ile başarılarına devam etmiş ve 2017 yılında Boğaziçi Üniversitesi ile birlikte Platu, Cheese, Corby teknelerinde dümenden baş üstüne tüm pozisyonlarda kendini geliştirme imkanı yakalamışken 2019 yılında Boğaziçi Üniversitesi Yelken Kulübü YK'na seçilip 2020'de de Alize Yelken'de yelken eğitmenliğine başladı.
Ve... Jerapi'de yollarımız kesişen Ece, 2022'ye kadar Boğaziçi Yelken Kulübü’nün başkanlığını yürütmekteydi ve bu sürece paralel 2021'de de World Sailing Takım Yarışları alt komitesinde görev yapmaktaydı.
Takım mı? Evet… İşte Jerapi’nin takımı bu an itibari ile aşağıdaki dört isim ile anılacaktı!
Robert De Liefde, Urcun Canel, Hamit Saraçoğlu, Ece Göksu Gök...
Yazı ve Fotoğraflar: Urcun Canel
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.