İstanbul’a komşu il. 1999 depreminde fotoğrafta gördüğünüz bölgede kamışlar yaz mevsiminde ağustos ayında yemyeşil kalıyordu, hiçbir şekilde kuruma ve sararma olmuyordu. Bulunduğu bölgeden doğu istikametine 100 metre devam edip büyük bir sitenin yanında bulunan apartman ile deniz kıyısına doğru devam edip orada kayboluyordu.
1970’li yıllara dönüyorum. Deniz kıyısında kurumuş eski bir dere ağzı yatağı vardı. Buraya sandallar çekiliyordu. Bize yelkenciliği öğreten, sevdiren çocukluk arkadaşım Şevket Yarmacı yelkenlisini karaya çekmek için o zamanın şartlarına uygun bir bocurgat yapmıştı. Kimi zaman yelkenlisini ben dengede tutuyordum, Şevket, bocurgata dayanıyordu. Kimi zaman Şevket yelkenliyi dengede tutuyordu, ben bocurgatı itiyordum. Şevket’in yelkenlisini bugünkü şartlar ile tarif edersem YOLE. Şevket’in yelkenlisinde denizciliği, yelkenciliği öğrendim diyebilirim.
O yıllardaki arkadaşlarımızdan Komando Mehmet ve kardeşleri de yelkenlisini aynı yere çekiyordu.
Tekrar kamışlara dönersek; o bölgede ki kamışlar eski bir dere yatağının iziydi ve günümüzde kaybolmuş olan bu dere yatağı bu kamışlar vasıtasıyla kendi yerini belli ediyor.
Şevket’in yelkenlisini çektiği yerin sağındaki apartman 1999 depreminde yıkıldı. Solundaki sitenin C-D Bloğu da depremde yıkıldı. Çok can kaybı oldu.
Kayıp derenin yer altına künkler döşeyerek suyun toplanmasını sağlayarak denize ulaştırılması düşüncesindeyim.
Dereyi günümüzde ortaya çıkartmak için derenin geçtiği yerleri istimlak yapmak gerekir. Ama yer altından bir çözüm bulunabilir gibime geliyor.
Yazı ve Fotoğraflar: B. Hulusi Gürbüz / Genel Yayın Yönetmeni
01/11/2022
Yayına Hazırlayan: Özge Durmuş / Genel Yayın Yönetmen Yrd.
Grafik: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşu