Dostum Ethem Çırak ile uzun süredir birlikte seyir planlıyorduk ancak bir türlü fırsat bulamadık. Benim uygun olduğumda onun işi oldu, o uygun olduğunda benim işim oldu, ikimiz uygun olduğumuzda Poseidon izin vermedi. 28 Aralık 2023 Perşembe günü bütün koşullar uygun olunca seyre çıkmaya karar verdik. Yılbaşı öncesi olduğu için ikimiz de 31 Aralık Pazar günü evde olmak istiyorduk. Bu nedenle seyir için üç gün süremiz vardı. İlk planımız Seferihisar, Sığacık, Teos üzerinden Çeşme Ildır Körfezi’ni dolaşmaktı. Seferihisar’da 19:30 sularında buluşup market alışverişi yaptık. Bu arada Ethem’in yaptığı hava durumu, seyir ve rota kontrollerinden sonra hemen yola çıkarsak Bodrum rotasının da mümkün olduğuna karar verdik. Bodrum rotasında market alışverişi için yeniden zaman ayırmak istemediğimiz için Kuşadası’nda tekrar markete girdik ve üç günlük yiyecek ve içeceklerimizi tamamladığımıza emin olduk. Daha önceki seyirlerde aldığımız iaşeleri hiç bitiremediğimizden bu sefer bitirebileceğimizden daha fazla almadığımız temennisi ile marketten çıktık.
Saat 22:20 gibi tekneye ulaştık, eşyalarımızı taşıyıp yerleştirdik, teknenin içini ve dışını netalayıp motorun yağ ve su kontrollerini yaptık. Yarım depo yakıtımızın Turgutreis’e kadar bize yeteceğini hesapladık ve motorumuzu çalıştırdık. İskeleden 20 knot civarı rüzgâr eserken sancağımızdaki teknenin üzerine biraz yığılmış olsak da sorunsuz bir şekilde marinadan ayrıldık. Dilek Yarım Adası ile Samos Adası arasındaki Darboğaz’a doğru yol almaya başladık.
Volva Penta motorumuzu ideal seyir devri olarak 1800’e sabitledik, sancak kıç omuzluktan 15 knot civarı rüzgâr aldığımızdan cenova ve ana yelkenimizi de yarım açıp motor ve yelkenle birlikte altı buçuk knot ortalama hıza ulaştık. Dolunay denizde yakamozlarla birlikte tatminkar bir görüş mesafesi sunmaktaydı. En önemli korkularımızdan olan denizde başıboş halat ya da balık ağı şamandıralarına bakarak olmaya çalışarak yolumuza devam ettik.
Darboğaz’ın akıntı ve ani değişen rüzgârlar konusundaki ünü nedeniyle temkinli olmak için Samos’a yaklaştığımızda yelkenlerimizi biraz daha küçülttük. Ancak Darboğaz bizi oldukça sakin bir deniz ve rüzgârla karşıladı. 10 knotlara düşen rüzgârın yönü de iskele tarafımıza değişmeye başladı. Çoğu yelkencinin zor zamanlarda sığınağı olan Poseidon Koyu’nu selamlayıp Bayrak Adası’nı iskelemizde bırakarak Türkiye - Yunanistan sınırında bazen Türkiye bazen Yunanistan karasularına gire çıka ilerledik. Bu arada saygı bayrağımızı da sancağımıza toka ettik. Yunanistan tarafında sahil güvenlik olduğunu düşündüğümüz bir teknenin ışıklarını gördük ancak bize doğru gelmedi bile. Su Adası’nı iskelemize alırken bir önceki seyrimizde Su Adası yakınlarında gecelemeye çalışırken çapa tutmadığı için iki saat süren çapa yeri arama maceramız sonrası erişteler yüzünden çapası tutmamış bir teknede gecelemek için nöbetleşe uyuma çilemizi yad ettik.
Darboğazı rahatlıkla geçtikten sonra rotamızı biraz daha güneye çevirdik. İskeleden istikrarlı 15 knot rüzgâr almaya başladık. Daha önce küçültüğümüz yelkenlerimizi biraz daha açtık. Rüzgâr nispeten sabit bir şekilde esip sağanaklar da çok şiddetli gelmeyince full armaya karar verdik. Full arma yaklaşık bir saat seyir yaptık. Bu arada hızımız yedi buçuk knotlara çıktı. Bir saat sonunda sıklığı ve şiddeti artan sağanaklar nedeniyle Ethem, yelkenleri küçültmeye karar verdi. Bana önemli bir sorun yok gibi gelmesine rağmen on- on beş dakika içinde yelkenleri küçültmüş olduğumuza dua ettik. Rüzgâr iskele yönünde 30-35 knotlara yükseldi. Cenovamızı biraz daha küçültüp, ana yelkenimizin rüzgâr altına doğru biraz serbest bırakarak rüzgâr direncimizi azalttık. Bu sayede broşa düşerek dümen hakimiyetimizi kaybetme riskimizi de azaltmış olduk. Tekne çok yatmadan ve sallanmadan 35 knot rüzgâr altında kararlı seyrine devam etti.
Bir saate yakın bu şiddette rüzgâr aldıktan sonra Didim açıklarına geldiğimizde rüzgâr şiddetini azaltmaya başladı. Ancak rüzgâr yönü hiç değişmedi. Bu da yelken ve rota açısından bizim işimizi kolaylaştırdı. Güllük Körfezi açıklarında şafak sökmeye başladı ve Bodrum Yarımadası’nın kuzey kıyıları gün ışığında aydınlandı. Kızaran gökyüzü ve ışıldayan denizle birlikte Turgutreis D-Marine doğru yol almaya devam ettik.
Bodrum Yarımadası’na yaklaşırken yakıtımız çeyrek depoya düştü ve azalan rüzgâr şiddeti sayesinde hava yapma riskini de düşük olarak değerlendirdik. Yedek bidonlardan depoya takviye yapmaya gerek görmedik. Gümüşlük açıklarını geçerken içeride görülen tekne kalabalığı ve dipte bulunan şamandırasız tonoz karmaşası nedeniyle Gümüşlük’e girmenin tehlikelerini önceki deneyimleri eşliğinde uzun uzun anlattı Ethem sağ olsun. Saat 10:30 sularında Turgutreis D-Marin yakıt iskelesine yanaştık. Mesainin 9:30’da başladığının belirtilmesine rağmen istasyonda kimse yoktu. Tabelada yazılı cep telefonunu açan kişi de kendisinin o istasyonla hiçbir ilgisi olmadığını söyledi. Marina ön büro ile üç kere telefonla görüştükten sonra görevlinin kısa süre içinde geleceği bilgisini aldık. Gerçekten de görevli beş, on dakika içinde gelmişti.
Yakıt depomuzu doldurduktan sonra yakıt iskelesinin hemen yanında yer alan atık su iskelesine karadan teknenin ipini çekerek ilerledik. Elli litre civarı atık su verdikten sonra atık belgemizi yedi buçuk euro karşılığında aldık ve artık yola devam etmeye hazırdık.
İskeleden ayrıldıktan sonra rotamızı Yalı Çiftliği’ne ayarladık ve yelken destekli motor seyriyle yolumuza devam ettik. Ancak şiddetini iyice azaltan rüzgâr nedeniyle cenovamızı kapatıp ana yelkenimizi de tekneyi sabit tutmaya yardım etmesi için birinci camadan seviyesinde açtık. Yolculuk sırasında sucuklu, kaşarlı, domatesli ve peynirli tostlarımızı hazırlayıp kahveyle birlikte kahvaltımızı yaptık.
Bodrum’u ve kalesini iskelemizde selamlayarak Karaada’yı sancağımızda bırakıp Yalı Çiftliği'ne doğru yol aldık. Saat 12:30 civarında Yalı Çiftliği’ne vardık. İlk önce çapa atarak alargada kalmayı planlamıştık ancak boşta birçok tonoz şamandırası görünce birisine bağlanmaya karar verdik. Açıktaki şamandıralardan birisine bağlandık. Tonoz halatının çürümüş olabileceğini düşündüğümüzden en fazla 1000 devir tornistanla sabit olup olmadığımızı test ettikten sonra teknenin güvende olduğuna karar verdik. Hamburger köftelerimizi pişirip pratik bir salata eşliğinde öğle yemeğimizi yedik.
Ethem’in kaptanlığını yaptığı kara bakımında bulunan motoryata gidebilmesi için dingi botumuzu suya indirdik. Havanın durgun olması nedeniyle motorunu takmaya gerek görmeden kürekleri hazırladık ve Ethem kürek çekerek karaya çıktı. Ben de çapa alarmını telefonumda kurduktan sonra kahvaltı sonrası çöken yorgunlukla birlikte uyumak için baş kamaraya yerleştim. Yaklaşık yarım saat sonra çapa alarmının sesiyle irkilerek uyandım...
Devam Edecek
Yazı: Öner Uslu
@yelkenyolcusu @ethemcirak
Fotoğraflar ve Kamera: Öner Uslu
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.