Osman Tanju Kalaycıoğlu ile Yat İmalat Sektörü Üzerine - 1. Bölüm

Denizciliğe meraklı, teknesi olan, tekne yaptırmayı düşünen, bir şekilde sektörü izleyen herkes bilir ki ülkemizde bu işin birkaç tane duayen tasarımcısı vardır ve elbette bunların başında Osman Tanju Kalaycıoğlu gelir.

Tasarladığı ve imal ettiği pek çok tekne bugün yurt içi ve dışında sahipleri tarafından zevkle kullanılmakta, her girdikleri limanda bakışları üzerine çekmektedir.

 

Ben de bu sebeple kendisiyle tanışmak ve yılların birikimiyle sahip olduğu bu tecrübeden birkaç kırıntı olsun sizlerle paylaşabilmek için randevu istedim. Sağolsun zamanını ayırmayı kabul etti.

 

Osman Tanju Kalaycıoğlu

 

Osman Tanju Kalaycıoğlu (İngiltere) Southampton ve Newcastle  Üniversitelerinden gemi inşa yüksek mühendisi olarak mezun olduktan sonra bir süre tersanelerde çalışmış ve 1986 yılında yat tasarım ve imalat sektörüne girmiş ve o günden bugüne 100’den fazla teknenin üretimine kimi zaman tasarımcı kimi zaman yönetici bazen de imalatçı olarak imzasını atmıştır.

 

Biz de yaptığımız sohbetten belli başlı konuları aşağıda özetlemeye çalıştık.

 

Müşteri Kitlesi ve Pazar

Osman Tanju Kalaycıoğlu: Motor veya yelkenli yatlar lüksün zirvesidir. Her kim olursanız olun paranızla satın almayı hayal edebileceğiniz belki de her türlü metanın son aşamasıdır…

 

Yat imalatı, emek yoğun bir süreçtir. Bir tekne yoğun bir emek, beceri, teknik ve estetik birikim ve tecrübenin sonunda ortaya çıkar. Katma değeri son derece yüksek bir iştir. Malumunuz katma değer yaratmak ekonomide en önemli unsurdur. Bir malzemeyi alır ve onu öyle bir işlersiniz ki belki yolda görseniz durup bakmayacağız bir odun parçası paha biçilmez bir sanat eserine, eşi bulunmaz bir ürüne dönüşür.

 

Düşünürsek bir teknenin ana malzemesi diğer her türlü donanımın dışında esas olarak ahşaptır. Bir tekneyi güzel gösteren ve kullanışlı bir ürüne çeviren tasarım yanında ahşap işçiliğidir. Bugün bir ülkenin yaptığı ihracatın değeri bildiğiniz gibi kilogram başına dolar değeri ile ölçülür. Bu açıdan baktığınızda ise herhalde bu işlerin başında yazılım, elektronik, askeri araç ve donanımlar ve hemen peşinden de muhtemelen yat ve gemiler geliyor olacaktır. Dolayısıyla bu sektör ülkemizin tam da ihtiyacı olan katma değeri üretir.

 

Zengin müşteri parasını nasıl olsa bir şekilde harcayacaktır. Önemli olan bu parayı harcarken ekonomiye en uygun ve geniş anlamda katabiliyor olmaktır. Bunu yaparken bir değer yaratmak ve insanların bundan bir fayda elde edebilmesini sağlayabiliyor olmak önemlidir. Ayrıca mesele bununla kalmaz bir yatın masrafları bitmez, sürekli olarak ekonomiye katkı sağlar. Üstelik belki de bunu çevreye en az zarar vererek yapar. Diğer bir değişle genel ekonomiye sağladığı fayda/maliyet açısından en verimli işlerden biridir.

 

Laniakea

 

Mehmet Yakup Özer:  Gerçekten de hiç bu şekilde düşünmemiştim. Yatçılık birim alan veya yapılan iş başına çılgın paraların harcandığı bir sektör. Neticede tekne ne kadar büyük olursa olsun, karalarla karşılaştırıldığında bu büyüklüklerin lafı bile olmayacağı gibi sonuçta tekne ne kadar lüks ve pahalı da olsa; esas görevi özünde suyun üzerinde insan taşımaktır.

 

OTK: Yat işinde işçiyi ucuza çalıştıramazsın. Bu üretenin lehine bir sektördür. Üretenin sömürülemediği bir sektördür. Bu sektörde parasını vermeden sahip olmak mümkün değildir.

 

MYÖ: Burada gene sektörden bir arkadaşımın sözü geldi aklıma. Kim olursan ol; ister mafya babası, ister çok zengin bir patron, ister devletin başı eğer tekne yaptıracaksan elini cebine atacaksın.

 

Peki, dedim. Üstat, geçenlerde Monaco ile ilgili bir belgesel seyrettim. Limandaki lüks yatlar paranın su gibi harcandığı bir memleket. Orada yerli bir yat üreticisini gördüm, teknesini pazara çıkarmıştı. Bu pazarlama yöntemi hakkında ne düşünürsünüz?

 

OTK: Evet. Yat sektörünün Monaco’da Türk Bayrağı ile bir duruşu var ama bu nasıl oluyor diye bakmamız lazım. Bana kalırsa bu işi yapanların şahsi hevesleri ön planda - bu çok güçlü bir enerji.  Madalyonun diğer tarafında ise görücüye çıktığınızda gözden kaçırdığınız kusurlar da maalesef vitrinde izleniyor oluyor. Bir başka pazarlama yöntemi de kaliteden ve müşteri memnuniyetinden ödün vermeden tekne üretmek. İsim yapmak biraz sürer ama iyi müşteriler nihayetinde gelip sizi buluyorlar.

 

Roxane - Sumarine 47 m - 2010

 

Pandemiden sonra çok talep oluştu. Türkiye’de bu iş bir anlamda “perfect storm” oldu. Pandemi herkesin el freni çekmesine neden olmuştu ama ilk açılmadan sonra herkesin bakış açısı değişti ve insanlar yeni bir dünyaya uyandı. Kendini denize atmak isteyenler çoğaldı. Talep arttı…  2020 Nisan ayında bir karamsarlıktan sonra sonbahara doğru acayip bir değişikliğe şahit olduk. Tedarik zincirleri bozulmuştu. Bizim nispeten daha çok çalışmaya ihtiyacımız olduğu için görece olarak kuralları esneterek çalışmak zorunda idik. Bu durum oralarda böyle değildi. 2020’de yatçılık bir anlamda yeniden keşfedildi. 2021’de ise bu projelerin gerçekleştirme aşaması başladı. Batı bu sene içinde yürümeye başladı. Para basıldı. Bunun bir kısmı yat talebine dönüştü. Bu sefer arz sıkıntıya düşmeye başladı. Fiyatlar yükselmeye başladı ama bu talebi durduramadı. 

 

Türkiye’de kur tarafında yaşanan sıkıntılar ile bayağı ucuz bir ülke olmaya başladık. Önde gelen ülkelerin kapasiteleri dolunca işler bize gelmeye başladı. Amerika’yı saymazsak İtalya, açık ara sektörde liderdir. Peşinden Hollanda gelir. Almanya’da da kayda değer üreticiler var. Mesela Lürssen var. Polonya benzer şekilde yeni yeni yükselmeye başlıyor. Polonya’nın şöyle özel bir durumu var. Onlar marka sahibi değiller. Daha çok fason üretim yapıyorlar. Bu nedenle pek göze batmıyor ama gemi inşa sanayinde büyük bir tarihçeleri var. Hanse yat mesela fabrika Almanya’da ama işçiler Polonyalı. Serbest dolaşımın avantajını yaşıyorlar.

 

Benzer şekilde bir dönem Nuh sitesinde Hollanda’ya yapılan birtakım tekneler vardı. Hala var fakat artık yavaş yavaş Polonya’ya doğru kayıyor. 

 

Böyle baktığınızda bizim enerji ve ihtirasımız biraz başıboş kalıyor. Yerine tam oturmuyor. Piramit kuruluşunda sıkıntılarımız var.

 

Devam Edecek...

 

Haber: Mehmet Yakup Özer

Yorum Yap