Öncelikli olarak kabataslak görmek istediğimiz ve yolda mecburen durmamız gerekecek durakların bir listesini yaptık. Seyir planlamasında bizim önceliğimiz Rom ve onun konforu olduğu için maksimum 8 saat sürecek rotalar oluşturduk. Bu yolculukta bize daha önce hiç yelken seyri yapmamış hatta açık denize çıkmamış ama bu seyri deneyimlemek isteyen iki arkadaşımız katıldı. Başımıza iş mi aldık düşüncesiyle çıkacağımız yolculukta bizi ters köşe yapıp iş yükümüzü de hafifleteceklerini ve bu kadar uyumlu olacaklarını hiç düşünmemiştik. Buradan da kendilerine selamlarımızı yolluyoruz. J
Marmara Denizi’nden Kuzey Ege Denizi’ne olan bölgede 5 gün sürecek yüksek havaya yakalanmamak adına çıkış gününü 5 Ağustos 2023 tarihi olarak belirledik. Bir aksilik olmaz ise biz Ege Denizi’ne ulaştığımızda fırtına başlayacaktı.
5 Ağustos sabahı gün ağarmadan uyanıp son kontrollerimizi yaptıktan sonra marinadan avara olduk. Sabah suyunun sakinliği ile keyifli bir seyire başladık. Öğlen rüzgarına kadar kahveler içildi, balık tutulmaya çalışıldı ama başarılı olunamadı. Öğlen rüzgarın artmasıyla birlikte full arma yelken seyri yaparak yaklaşık saat 19:00’da Marmara Adası / Saraylar Limanı’na vardık. Biraz adayı turlayıp Rom’u da gezdirdikten sonra ismini hatırlayamadığımız salaş bir restoranda akşam yemeklerimizi yedik.
Marmara Adası / Saraylar Liman
Tekrardan avara olmak için tekneyi netaladık ve 50 deniz mili uzaklıkta ikinci durağımız olan Lapseki’ye doğru seyire başladık. Hava durumunu kontrol ettiğimiz iki uygulama da yüksek havanın geliş zamanını tutturamamıştı. Biz adadan çıkıp Boğaz’a doğru yol alırken yüksek hava ve iri dalgalarla karşı karşıya kaldık. Kafadan aldığımız rüzgar yelken açmamıza izin vermiyordu, mecbur motor seyri ile devam etmeye başlamıştık. Bizim için konforsuz, tecrübesiz arkadaşlarımız için de oldukça korkutucu bir gece seyri yapıyorduk. Dalgaların boyu yaklaşık bir buçuk, iki metre idi ama onlara sorarsanız dalga boyunun beş metre olduğunu söyleyeceklerdir. Hem Rom’un hem de kendi güvenliğimiz için can yeleklerimizi giyip arkadaşlarımızın panik halini gidermek adına eğlenceli aktiviteler planlayıp onlara yüz maskeleri yaptık.
İlerleyen saatlerde arkadaşlarımız ve küçük miçomuz Rom kamaralarına çekilip güzel bir uykuya daldılar. Gece seyir nöbeti Cihad’ın olduğu için ben de arkalarından kamarama çekilip uyumaya başladım. Sabaha karşı 04:00 gibi motorun susmasıyla bir terslik olduğunu anlayıp uyandım. Cihad’ın yanına havuzluğa çıktığımda motorun stop ettiğini, sebebini bilmediğini söyledi. Motoru tekrar çalıştırdığında tornistan ve ileri yol vererek pervaneye herhangi bir şeyin dolanıp dolanmadığını anlamaya çalıştık fakat herhangi bir problem görünmüyordu. Biz de birkaç saat sonra Lapseki’ye varacağımız için gündüz gözüyle orada bakmaya karar verip dikkatli bir şekilde seyire devam ettik. Sabah gün aydınlanırken teknenin baş bodoslama etrafında bizimle oynamaya gelen yunusları gördük. Uzun uzun onların dansını izleyip hafızamıza kazıdıktan sonra birkaç kare fotoğraflarını çektik.
Lapseki’ye kadar Cihad’ın dinlenmesi için seyir nöbetini devraldım. Saat 10:00 gibi Lapseki’ye yaklaştığımızda motor tekrardan stop etti ve içeri geçip Cihad’ı uyandırdım. Bu sefer motoru çalıştırıp seyire devam etme riskine giremezdik. Çünkü Çanakkale Boğazı’nın ortasında motorsuz kalmak ciddi sıkıntılara yol açabilirdi. Akıntı ve rüzgarla karaya doğru sürüklendiğimiz için kendimizi karadan uzak tutacak aynı zamanda en düşük hızla seyir yapmamızı sağlayacak şekilde genova yelkenimizi camadanlı şekilde açtık. Hızlı bir şekilde arkadaşımızı halatla bağlayıp pervaneyi kontrol etmesi için suya indirdik. Aşırı akıntı sebebiyle çok fazla efor sarfetmek gerektiği için Cihad’da destek amaçlı suya indi.
Pervanenin etrafında çuval olduğunu tahmin ettiğimiz büyüklü küçüklü naylon parçalar buldular. Büyük bir kısmını temizledikten sonra tekneye çıkıp motoru çalıştırıp şanzımanın çalıştığından emin olduk. Olası bir problemden kaçınmak için Lapseki girişindeki balıkçı barınağına yanaşıp teknenin altını ve motoru detaylıca kontrol etmeye karar verdik. Buranın girişi geniş gözüksede etrafı oldukça sığ olduğu için balıkçılar ortada ki kanaldan dikkatli geçmem
iz gerektiğini söyleyip bize rehberlik ettiler.
Beton iskele kısmı sığ olduğundan bizi kendi teknelerine aborda ettiler. Güvenli bir şekilde bağlandıktan sonra Rom’u gezdirdik, güzel bir kahvaltı ettik. Ben ortalığı toparlarken Cihad ve arkadaşımız tekrar denize girerek pervanede kalan son parçalarını da temizlediler. Dışarıda hava daha da sertleştiği için günü burada geçirip akşam saatlerine doğru tekrar seyire çıkmaya karar verdik. Planladığımız gibi rotamızı Bozcaada’ya çevirdik. Sancağımızda kalan Çanakkale Şehitler Abidesi’ni selamlayıp akşam seyrimize devam ettik.
Çanakkale Köprüsü
Cihad kamarada tekrar dinlenmeye çekilirken Seddülbahir’e kadar dümenin başına geçtim. Seddülbahir’e yaklaştıkça sert hava tekrar kendini göstermeye ve dalga boyu tekrardan artmaya başladı. Nöbet değişimi yapsak da çalkantılı deniz tecrübesinden uyuyarak mahrum kalmak istemediğimden havuzlukta kısa kısa uyuklamalar ile Cihad’a seyirde eşlik ettim. Sabah gün ağarırken nihayet tekrar görmeyi istediğimiz Bozcaada Limanı’na yanaştık. Burada İstanbul’da ki marinadan ponton komşumuz ve ailesiyle tesadüf eseri karşılaştık. Hep birlikte bir kahve içtikten sonra kahvaltı etmek için arkadaşımız İzem’in önerisi ile Bozcaada Breakfast Club’a gittik.
Tabi öneriyi hiç düşünmeden kabul etmemizde kendisinin Le Cordon Bleu mezunu olmasınında etkisi büyüktü. Bir pasta şefi olarak sayısız kruvasanlar hazırladım ama böyle lezzetli kruvasanları ben bile yapmamıştım diyebilirim. Envai çeşit her damak zevkineuyacak kruvasanlı kahvaltı tabakları denemeye değer lezzetlerden. İlerleyen saatlerde kendimizi rüzgarla gelen denizin kokusu ve mis gibi çiçek kokusu eşliğinde Bozcaada’nın daracık sokaklarında kaybolmaya bıraktık. Akşam favori mekanlarımız arasında olan Simyon’da hep birlikte akşam yemeğimizi yedik. Dinlenmek için teknemize geri dönerken Cihad ile bize uzak olduğuna inandığımız hayalimizi gerçekleştirmiş olmanın mutluluğunu dile getirdik. İnsanın doğru şartlar altında okyanusları aşabilecek, dünyayı dolaşmaya imkan sağlayan, salonu ve mutfağıyla hatta eski hayatımızdaki dille 3+1 eviyle dolaşması ne büyük nimet…
Sabah uyandığımızda ilk iş hava durumunu kontrol etmek oldu ama ne yazık ki yüksek hava (35 knot) etkisini sürdürmeye devam ediyordu. Tatil için çıktığımız bu yolculukta konforsuz bir seyir yapmak istemediğimiz ve acelemiz olmadığı için iki gün daha Bozcaada’da kalmaya karar verdik. İlerleyen günlerde bolca denize girdik, uzun uzun kahve keyfi yaptık, birbirinden lezzetli yemeklerle midemizi şenlendirdik, deniz golfu oynadık, adada ki müzeyi gezdik ve mahsur kalmanın sonuna kadar tadını çıkarttık.
10 Ağustos sabahı hava biraz daha sakinlemişken bunu fırsat bilip Bozcaada’yı dümen suyumuzun arkasında bırakarak Assos’a doğru yola koyulduk. Assos benim en sevdiğim tatil beldelerinden biridir. Tarihi doku içerisinde cam gibi denizi olan, gürültü ve patırtıdan uzak ender güzelliklerden biridir. Assos’ta ki durağımız üyesi olduğumuz yat kulübünden
tanıdığımız Hilmi kaptanın tarihi taş binayı restore ettiği, önünde dizilmiş denize nazır masaları ile nostalji havası veren Nazlıhan Otel oluyor.
Burada yemek yerken sanki evimizde bizimle aynı masada oturuyor gibiydi. Yolculuğunuz sırasında buraya gelip bir gece iskelede kalıp dinlenmek isterseniz dikkat etmeniz gereken husus; iskelenin dalga almamasına karşın derinliğinin sınırlarda olmasıdır. Zaten yanaşma esnasında otel sahibi Hilmi Bey size baştan kara yapmanız konusunda uyarıda bulunacaktır. Kıçtan kara yanaşmanız durumunda dümen palanız karaya vuracağı için böyle bir bağlanma şekli tercih edilmiş. Baştan kara yanaşmalarda dahi salmanızın tipine göre dikkatli davranmalısınız. Örneğin bizim torpil salma olduğu için bağlandıktan sonra yüzmek için denize girdiğimizde torpilin kaya ile arasında bir karış mesafe olduğunu gözlemledik.
Akşam yemeği için hazırlanan masamızda Hilmi Bey’in de hoş sohbeti eşliğinde koyu bir muhabbete daldık. Geceyi kordonda kurulan akşam pazarını turlayarak sonlandırdık. Uzun zamandır bu kadar net görmediğimiz yıldızlar burada bize gülümsüyordu. İçeriden battaniyemizi alıp güneşlenme minderlerine uzanarak Cihad ile gökyüzünün keyfini çıkarttık. Sabah olduğunda dinlenmiş ve ruhumuz doymuş bir halde keyifle güne başladık. Kahvelerimizi içtikten sonra hızlıca mayolarımızı giydik, palet ve şnorkellerimizi de alıp batık limanda dalış yaptık. Birbirinden farklı balıkların peşinde gezerken bulduk kendimizi.
Bu huzurlu kasabaya veda etmeden önce temiz su tankımızı doldurduk. Hilmi Bey’e misafirperverliği için teşekkürlerimizi iletip bir sonraki durağımız olan Bademli’ye doğru yola çıktık. Devamında neler mi oldu? Bir sonra ki yazı dizisinde kaldığımız yerden devam…
Yazı ve Fotoğraflar: Dilan & Cihad Yarkın / Sailing Rom
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.