Evet, bu yaz Yunan Adaları yerine ortancalarla dolu Azor Adaları’na gitmeyi deneyin. Ne dersiniz?

Hem Azor Takımadaları hem de Madeira Atlas Okyanusu’nun ortasında inanılmaz derecede güzel, cennetten parçalar. Gezginler tarafından en çok tercih edilen adaların São Miguel ve Madeira olduğu bir gerçek fakat diğer adaların da kendine özgü karakterleri var. Doğa ile iç içe olmak istiyorsanız bütün adalarda zaman geçirebilirsiniz. Tüm adalara uçak ve feribot seferleri mevcut. Avrupa ana karasından Azorlar’a ve Madeira’ya en çok uçak seçeneği Portekiz üzerinden aktarma yapıldığında var. Ama diğer Avrupa şehirlerinden de gitmek mümkün. İstanbul’dan maalesef direk uçuş yok.
Atlas Okyanusu’nun nadide incileri Azorlar, dokuz volkanik adadan oluşuyor. Bizim yedi adayı ve Madeira’yı gezme fırsatımız oldu. Adalar volkanik olması sebebiyle muhteşem bir doğaya sahip. Bitki örtüsü mü desek, içlerindeki gölleri ile volkan kraterleri mi desek, denize akan şelaleleri ve onlarla bütünleşen volkanlardan akan lavlarınoluşturduğu doğal yüzme havuzları ve limanları mı desek, mağaraları, kuşları, balıkları, her şeyi ama her şeyi çok etkileyici.
Özellikle en sıcak yaz aylarında bile ısı çok yükselmiyor. Hava bir açıyor, bir kapıyor. Zaman zaman beyaz bulutlar çok yakınınızdan geçerek bir serinlik veriyor. İklim ve doğa Hawaii Adaları’na çok benziyor. Sadece biraz daha serin ve rutubetli. Bu serinlik de yazın insana çok iyi geliyor. Biraz bizim Karadeniz bölgesi iklimine de benzediği söylenebilir. Özellikle São Miguel Adası’nda çay yetiştiriciliği çok fazla. Azorlar’ın doğasında en öne çıkan bitki ise ortanca. Portekicede de “hortênsia” diyorlar, okunuşu bize çok yakın. Ortancalara en çok Flores ve São Miguel Adaları’nda rastlamak mümkün. İnanılır gibi değil, bu iki ada ortanca cenneti. Bütün yol boyları, tarlalar, tarlaların sınırları, dağlar, tepeler, ovalar rengarenk ortancalarla kaplı. Muhteşem bir doğa şöleni.
Milyonlarca yıl önce volkanik patlamalar ve depremler ile oluşmuş bu Makaronezya ekolojik bölgesine bağlı Azorlar’a gitmek için, İstanbul Lizbon uçuşundan sonra Portekiz havayollarına bağlı bir uçak ile Faial Adası’nın başkenti Horta’ya uçtuk. Bu arada Faial “kayın ormanı” demek.
Atlantik’i 2024’te Kanarya Adaları’ndan Amerika kıtasına geçen 2025 Haziran’da da Azorlar’a geri dönen sevgili deneyimli kaptanımız Derya, tekneleri Ekinoks (@ekinoksworldcruising) ile bizleri Horta’da karşıladılar.
Horta, Atlantik geçenlerin genellikle ilk uğradıkları ada ve bu özelliği ile ünlenmiş. Nasıl mı? Öncelikle söylemeliyim ki Hortalılar denizcilere karşı çok samimi ve yardımseverler. Okyanus geçen denizcilerin ilk uğrak noktası olan adanın marinası ve çevresindeki duvarlar, denizciler tarafından yapılmış ve bir sokak sanatına dönüşmüş olan resimlerle dolu. Gerçekten inanılmaz bir manzara ve binlerce denizcinin küçük sanat eserlerinden oluşan bir anı defteri niteliğinde. Biz de bu yıllardır süregelen geleneğin bir parçası olmak istedik ve Horta’ya büyük denizcimiz Sadun Boro’nun anısına yaptığımız bir “Ekinoks” resmi bıraktık.

Ekinoks Horta, Faial

Ekinoks ekibi Horta'da
Anılarını gördüğümüz diğer Türk denizciler de bizleri fazlasıyla mutlu etti.
Volkanik bir oluşum olarak doğmuş ve yaklaşık sekiz milyon yıl önce okyanusta ortaya çıktıklarından beri patlamalar ve depremlerle şekillenmiş olan Azorlar, çok özel coğrafi konumları nedeniyle (Avrasya, Kuzey Amerika ve Afrika Levhaları’nın çarpışma noktası) günümüzde de volkanik patlamalar ve depremlerle karşı karşıya kalıyor.
Faial Adası'nın batı burnundaki muhteşem Capelinhos Yanardağı
Eylül 1957 - Ekim 1958 tarihleri arasında Azor Adaları'nın en son volkanik patlamasının gerçekleştiği yerdir. Bu sualtı yanardağı 13 ay boyunca aktif kalmıştır ve Faial Adası’nın arazisinin büyümesine sebep olmuştur. Bu olay bilim insanları için de nadir görülen bir jeolojik olayı inceleme fırsatını doğurmuştur.
Temmuz 1998’de ise adalar büyük bir depremle sarsılmıştır. Bugün hala depremden zarar görmüş evlere ve yerleşim yerlerine rastlamak mümkün.
Peki bu doğal afetler sonucu ne oldu? Azor toplumu göçlerle şekillendi. Adalılar, volkanik patlamalar, depremler ve yoksulluk nedeniyle Orta Atlantik adalarını terk ederek Avrupa ana karasında veya Amerika'da yeni bir hayat aramaya başladılar.
Adalarda yaşayanlar "Ayrılmak halkımızın kaderiydi" diyorlar.
Faial, diğer adalara göre daha mazbut ve daha küçük. Adanın ikonik kafesi, Peter Cafe adaya gelen tüm denizcilerin mutlaka uğradığı bir yer ve tüm Dünya’dan anılarla dolu. Üst katında da bir denizcilik ve balina müzesi var.
Bilinen ilk balina çiftliği de 1850'lerde Faial Adası'nda inşa edilmiş.
Tekne, Horta’da iken uçakla en batıdaki ortancalar ve envai çeşit çiçeğin görsel bir şölen oluşturduğu Flores Adası’na uçtuk. Tekne ile gitmek zaman kaybı olacaktı çünkü. Bir gün de hızlı zodyak botlarla hem Corvo Adası’na gittik, hem Flores Adası’nın denizden ulaşılan mağaralarıyla denize dökülen şelalelerini muhteşem kaya oluşumları eşliğinde gördük hem de bir yunus ailesi ile birlikte seyahat etme şansını yakaladık. Bütün adalarda balina ve yunus izleme turları var. Fakat balina görme şansı biraz daha az.
Corvo Adası çok küçük bir ada fakat kalderası bir doğa harikası.

Caldeirão
Limanda indikten sonra arabalar ile dağa çıkılıyor. Volkanın kraterinde yürüyüş yolları boyunca dolaşmak yaklaşık iki saatinizi alıyor. Havanın bir açık bir bulutlu olması inanılmaz manzaralara tanık olmanıza sebep oluyor.
Flores’de ise çok daha fazla kaldera var. Biri hariç, hepsinin içinde krater gölü oluşmuş ve inanılmaz temiz. Bu arada her bir gölün rengi de farklı. Kimi yeşil, kimi mavi, kimi gri… İklim size her türlü güzelliği sunuyor. Flores’te adanın içlerinde de insanı hayrete düşüren şelaleler var. Özellikle Fajã Grande’deki Poço do Bacalhau… Şelalenin döküldüğü yerde oluşan havuzda yüzmek paha biçilemez bir güzellik olsa gerek.

Fajã

Bu kadar yeşil, verimli topraklar, bu kadar sulak bölgeler, göller, şelaleler, dağlardan fışkıran sular, bitmesini istemediğiniz her iki yanı ortancalarla kaplı yollar…İnsan hayretler içinde kalıyor. Önünde sonunda okyanusun ortasında küçücük adalar topluluğu. Flores, Azorlar içinde en çok beğendiğim iki adadan biri. Diğeri ise São Miguel.
Horta’ya dönüşümüz ile birlikte Pico Adası’na yelken açtık. Hava kolayımızaydı. Güzel bir yolculukla Pico’ya marinaya girdik. Adanın ismi Azorlar’ın ve Portekiz’in en yüksek dağı Pico Dağı’ndan geliyor. (2351 m.) Pico Dağı, Horta’dan inanılmaz güzel manzaralara sahne oluyordu.

Pico Dağı / Pico
Yaklaşınca o büyüsü kayboldu.
Tam bir balıkçı kasabası tadındaki Lajes adı Pico’da kırmızı yel değirmenleri öne çıkıyor.

Pico Adası'nda yeldeğirmenleri
Balina gözlem turları ve balinaya ait her şeyin en fazlası Pico’da var.
Geçmişten kalan balina avlama istasyonları, Museu dos Baleeiros (Balina Avcıları Müzesi), balina kemiklerinden yapılmış objeler, balina kemiklerinin doğal halde sergilenmesi, balina avcılığında kullanılan açık tekneler gibi.

Balina kemikleri / Pico Adası
Geçmişte balina avcıları çok değerli yağı nedeniyle ispermeçet balinasını (sperm whales) hedef alıyorlardı.
Azor Adaları'nın en ikonik balinası olan ispermeçet balinaları, yıl boyunca görülebilir. Pico ve çevresi, okyanus derinliklerinde kalamar avlayan bu derin dalışlı devler için ideal bir beslenme alanı sağlar. Dünyamızın en büyük canlısı mavi balinalara ise baharda göç yolu üzerinde rastlanır.
1984 yılında Portekiz balina avcılığını resmen yasaklamıştır. Çünkü nesli tükenme tehlikesi altında olan balinalar deniz ekosisteminin sağlığının korunmasında önemli rol oynarlar.
Peki bu sularda köpekbalığı var mı? Tabi ki var. 26 aileye ait 78 köpekbalığı türü bulunmaktadır.
Pico Adası, Avrupa'nın en iyi şaraplarından birini üretir ve bağları 2004 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almaktadır. Siyah lav taşları ile örülmüş duvarlardan (currais) oluşan büyüleyici bir labirent içindeki üzüm bağları Pico halkının kararlılığının ve çalışkanlığının da bir kanıtıdır. İlk olarak adanın toprak yapısını ve iklim koşullarını fark eden Fransisken rahipler tarafından üzüm üretimi başladı. Verdelho cinsi şarabın Sicilya ve Girit kökenli üzümlerin burada yetiştirilmesi ile yapıldığı düşünülüyor.

Pico Adası'nda üzüm bağları
Yine aynı bölgede Madelena’da ejder kanı ağaçları gerçekten çok etkileyicidir. Makaronezya Takımadaları’nda, Fas’ta Atlas Dağları’nda ve biraz farklı bir tür olmakla beraber bu bölgeden 7000 km uzaklıkta Yemen Sokotra Adası’nda yetişir. Pico Adası Şarap Müzesi bahçesinde 100 yılı geçkin ejder kanı ağaçlarını görmek mümkündür. Yerli halk, ağacın reçinesini kan durdurucu olarak yaralarda ve doğum sonrası kanamalarda kullanmışlardır.

Madalena'da Ejder Kanı Ağaçları / Pico Adası
São Jorge, Azorların en sakin adası diyebiliriz. Velas’a bağlandık. Bir marinada suyun bu kadar berrak, balıkların bu kadar neşeli olduğu az rastlanır bir durumdur. Bir de sessizliği bozan çılgın kuşlar… O fırtına kuşları var ya alacakaranlıkta ve gün ağırırken nasıl hep bir ağızdan bağırıyorlar, tarifi imkansız, duymanız lazım. Tabi bizlere değişik ve hoş geliyor ama ada sakinleri aynı fikirde değil. Kuş gözlemcileri için ise biçilmiş kaftan. Bu adanın fırtına kuşu, cory fırtına kuşu, Angelito ve pembe sumru kuşları için çok önemli bir üreme alanı olduğunu öğreniyoruz. Velas limanında yapacağınız bir yürüyüşte, su kuşları ve balıkçılları görmek gibi hoş sürprizlerle de karşılaşabilirsiniz.
Terceira Adası, Azorlar'ın en eski şehri ve takımadaların tarihi başkenti Angra do Heroísmo’dayız. UNESCO Dünya Mirası Alanı.

Vasco do Gama'nın 1499'da adaya çıkışına ithafen yapılmış heykeli / Angra do Heroismo - Terceira Adası
Terceira, 15. ve 16. yüzyıllarda Amerika'dan mal taşıyan ve Hindistan ile ticaret yapan gemilerin uğrak noktası olarak önemli bir liman haline geldi ve adanın kalkınması için büyük yatırımlar yapıldı. Ada, altın, gümüş ve baharat ticaret merkezi olarak gelişti. Fransız, İngiliz ve Flaman korsanlarını cezbetti ve tarihi başkent olmayı haketti.
Ve en beğendiğim iki adadan biri olan São Miguel. Başkenti Ponta Delgada. En çok uçak seferinin olduğu ada.

Ponto Delgada / Terceira Adası
Yemyeşil doğası, akarsuları, volkanları ve ortancaları ile gezginlerin gönlüne taht kuran adanın yeşil arazileri bir patchwork’u anımsatıyor.

Sete Cidades São Miguel
Son volkanik olaylar ve depremler, takımadaların en kalabalık adası olan São Miguel'de görülen Azorlar manzarasını önemli ölçüde şekillendirmiş. Ada kıyılarından okyanusa inen sarp volkanik kayalıklar insanın tüylerini ürpertiyor.

São Miguel
Adalarda yeme içme ve şarap keyfine de diyecek yok. Tek kelime ile muhteşem.
Uzak Diyarların Cazibeli Adası: Madeira
Madeira, Atlantik Okyanusu’nda yer alan Portekiz’e bağlı muhteşem bir ada. Doğası, yürüyüş rotaları (levadalar), şarapları ve harikulade manzaralarıyla ünlü.
São Miguel’den uçakla geldiğimiz Madeira’nın başkenti Funchal’da konakladık. Funchal bir büyük şehir görünümünde ama buram buram da tarih kokuyor. Araba kiralayarak adayı gezdik. Santana kültürel mirasın korunduğu şehirlerden biri.
Yerel meyve, sebze ve el sanatları çarşısı Mercado dos Lavtadores, Madeira Botanical Garden, Monte Palace Tropical Garden yani Botanik Bahçeleri görülmeye değer. Funchal’dan Monte’ye teleferik ile çıktıktan sonra Monte’den Funchal’a kadar 2 km’lik yol boyunca 100 yıllık geleneksel, hasırdan yapılmış tobogganlarla, “carreiros” adlı iki rehberin kontrolünde aşağı inmek hem tarihi hem de eğlence dolu bir deneyim sunar. Ama tobogganlara binmek için bir saat sırada beklediğimizi de söylemek isterim. Ama sonuç, beklediğimize değdi.

Tobogganlar ile yolculuk
Lav taşlarının oluşturduğu deniz havuzları özellikle de siyah kumlu volkanik Seixal Plajı muhteşemdi.

Porto Moniz, Seixal - São Miguel
Her türlü açık hava etkinliğini gerçekleştirebileceğiniz adadan çok mutlu ve enerji dolu ayrılacağınıza emin olabilirsiniz.
Bu adalarda önceleri hiç yerleşim olmamış dersem ne dersiniz? Evet, adaların ilk misafirleri Vikingler. Bunları, yapılan arkeolojik kazılar ve göllerdeki totullar üzerine yapılmış çalışmalardan anlıyoruz.
Madeira’nın küçük komşusu Porto Santo’ya Portekizlilerin çıkıp takımadaları Portekiz tacı adına ele geçirmeleri ancak 1420'de gerçekleşti.
Goncalo Velho 1425'te yelken açarak en doğudaki iki ada olan Santa Maria ve Sao Miguel'de yerleşimler kurdu . 1450'de Terceira ve Graciosaadalarında, 1460'ta Faial, Pico ve Sao Jorge'de ve 1480'de Flores'te yerleşimler kuruldu. 1580'de küçük Corvo Adası’nın sömürgeleştirilmesine kadar yüz yıllık uzun bir süre geçti .
Yani devamlılığı olan bir yaşam 15. yy’da başlamış.
Portekiz, gelenek ve batıl inançlara ilham veren hikâyeler, mitler ve kadim efsaneler açısından son derece zengin bir ülkedir.
Flores’ten bir deniz kızı efsanesi ile yazımızı bitirelim.
Flores kıyılarında balık tutan yakışıklı bir balıkçı birgün kızıl saçlı bir denizkızı yakalar. Ama denizden çıkarırsa öleceğini bildiği için her akşam aynı yerde buluşmaya başlarlar. Birbirlerine aşık olurlar. Sonunda kız, solungaçlarını koparırsa insana döneceğini söyler. Ve denizden çıktığında ayakları oluşmaya başlamıştır. Mutlu son, evlenirler. Bugün denizkızının denizden çıktığı bölge Ponta Ruiva/Kızıl Saçlı Kenarı olarak adlandırılıyor. Adanın bu bölgesi, nüfusun çoğunluğunun sarışın/kızıl saçlı ve mavi gözlü olduğu bir bölge!
Evet… Azorlar ve Madeira, Portekiz’in iki özerk bölgesi olarak Atlantik’in ortasında parlamaya ve doğa tutkunu gezginleri beklemeye devam edecek.
Konuk Yazar: Sevcan Akesi
Fotoğraflar: Sevcan Akesi Arşivi
Benzer Yazılar
Bu yazıya benzer içerik bulunamadı.