Bir önceki yazımda, 15 Kasım tarihinde dünyanın sonuna varışımızı ve Tierra Del Fuego milli parkını yazmıştım. Bu yazımda ise Beagle kanalı tekne turu ve Ushuaia’da geçirdiğim yarım günün izlerini paylaşıyor olacağım.
Macellan'ın Ayak İzinde Dünyanın Sonuna Doğru Bir Keşif Yolculuğu - 2
USHUAIA – BEAGLE KANALI TEKNE TURU (16 Kasım 2024)
Bugün ise, kahvaltıdan sonra bambaşka bir macera bizi bekliyor. Beagle Körfezi’nde katamaran turu. Soğuk deniz havasını ciğerlerimize çekerek limana gidiyoruz. Hava katamaran gezisi için oldukça rüzgarlı. Limanda Antartika’ya giden gemileri görüyoruz. Gemilerin içinde buzkıranı olanlar, buzulların içine kadar gidebiliyor ve gezi fiyatları 10bin Amerikan dolarına kadar çıkabiliyor. Hep sonraki gezileri hayal eden gezginlerden olduğum için, yolum tekrar Ushuaia’ya düşecek gibi görünüyor, bu kez Antartika için.

Limandaki fotoğraf noktasında fotoğraflarımızı çektikten sonra katamarana binip, alt bölüme yerleşiyoruz. Bizden başka farklı turist grupları da geziye katılıyor. Benim oturduğum masanın bir ucunda, cam kenarında, Arjantinli sempatik bir genç oturuyor ve önündeki kupadan (bombilla), filtreli metal bir pipetle mate çayı içiyor.

Mate, sadece bir içecek olmaktan öte Arjantin kültürünün ve sosyal hayatının önemli bir parçası. Geleneksel olarak özel bir su kabağından yapılmış, bombilla isimli bir kupadan, içinde filtre bulunan bir metal çubuk ile içiliyor. Arjantinliler arasında mate, paylaşmanın ve dostluğun sembolü olarak görülüyor. Bir araya gelen aileler ve arkadaşlar aynı mate kabını sırayla kullanarak birbirlerine olan dostluklarını gösteriyorlar.
“Matias” adlı genç ile hemen kaynaşıyoruz ve Türk olduğumuzu öğrenince çok seviniyor. Arjantin’de Türk dizilerinin çok meşhur olduğunu ondan öğreniyoruz. Özellikle 1001 gece dizisini ve dizideki Onur’u (Halit Ergenç) çok sevdiğinden bahsediyor. Gezi sonunda beraber fotoğraf çektiriyoruz ve sosyal medyadan birbirimizi takibe alıyoruz. Matias, çok yönlü sanatçı bir genç.

Katamaran, çeşitli dillerde anonslarını yaparak, Ushuaia limanından ayrılıyor ve Beagle kanalı’na doğru yol alıyor.

Beagle kanalı, İngiliz Meteorolog ve Deniz Subayı Robert Fitz Roy'un 1831 yılında kanalı keşfettiği araştırma gemisi “HMS Beagle (Majestelerinin Gemisi Beagle) 'ın adını almış. Beagle gemisinin asıl görevi, Güney Amerika'nın kıyılarını haritalandırmak ve Dünya etrafında enlem ölçümleri yapmakmış. Gemi kaptanı Robert FitzRoy, uzun süren bu yolculukta kendisine eşlik edecek bir doğa bilimci ve soylu bir arkadaş ararken, Cambridge'deki hocasının tavsiye üzerine 22 yaşındaki Charles Darwin, bu göreve uygun görülmüş. Bu yolculuk, Charles Darwin'in evrim teorisinin temellerini atmasını sağlamış. Kanalın kuzey kıyısında Arjantin’e ait Ushuaia şehri, güney sahil hattında ise Şili askeri üssü Puerto Williams var.
1978 yılında kanalda bulunan üç adanın mülkiyeti nedeniyle Şili ve Arjantin arasında anlaşmazlık olmuş, iki ülkeyi savaşın eşiğinden 1984 yılında Papa 2.Jean Paul’un arabuluculuğu kurtarmış. Bugün kanal, barışçıl bir şekilde hem turizm hem de deniz taşımacılığı için kullanılıyor. Bilimsel araştırmalar için de önemli olan kanal, Antarktika’ya yapılan seyahatler için başlangıç noktası görevi görüyor. Ushuaia’dan hareket eden birçok bilimsel veya turistik gemi, bu kanal üzerinden geçerek Drake Geçidi’ne yöneliyor.
Katamaran kanal boyunca ilerlerken fotoğraf çekmek için gemi dışına çıktığımda, hissedilen soğuğun -7 °olduğunu öğreniyorum. Rüzgar zaten soğuk olan havayı iyice soğutuyor. Kapüşonlu kaz tüyü paltomun içine giydiğim, ayrı bir yün bere, polar ceket ve içlikler hiç de fazla gelmiyor.
İlk durağımız, Isla de los Pájaros (Kuşlar Adası). Macellan karabataklarının ve çeşitli kuş çeşitlerinin ve deniz canlılarının yaşadığı ada. Katamaran, adanın yakınına kadar yanaşıyor. Kanat çırpan binlerce kuşun dansını izliyor, doğal yaşamını gözlemliyor ve anı fotoğraflıyoruz.

Macellan karabatağı, Güney Amerika'nın güney kıyılarında ve özellikle Macellan Boğazı çevresinde yaşayan bir deniz kuşu türü. Bu bölgeye özgü olmaları nedeniyle bu adı almışlar. Beagle Kanalı'ndaki kayalık adalar, önemli üreme alanları. Sosyal canlılar oldukları için büyük koloniler halinde yaşıyorlar. Macellan karabatağını, uzaktan bakıldığında penguenlere benzetmek mümkün. Ancak penguenlerin aksine, bu kuşlar uçabiliyorlar ve tüyleri parlak siyah-beyaz renkteyken, penguenlerin tüyleri daha mat bir görünüme sahip.
Belli bir süre sonunda karabataklara veda ederek, “Bridges” adasına doğru ilerliyoruz. Bu adada 20 dakikalık mola veriliyor. Soğuğa ve kuvvetli rüzgara rağmen, dışarı çıkıyor ve adayı dolaşıyorum.

Ada adını, bölgenin ilk Avrupalı yerleşimcilerinden biri olan Anglikan misyoner Thomas Bridges'tan almış. Bridges, hayatının büyük bir bölümünü Tierra del Fuego takımadalarında, yerli Yaghan halkıyla çalışarak geçirmiş ve 30 bin kelimelik bir Yaghan-İngilizce sözlüğü hazırlamış. Onun ve ailesinin bu bölgeye yaptıkları katkılar anısına Bridges Adaları da, misyonerin ismini almış.
Adada, Thomas Bridges'in çalıştığı Yaghan halkına ait arkeolojik kalıntılar ve ziyaretçilerin doğayı ve manzarayı keşfetmeleri için kısa yürüyüş parkurları bulunuyor. Beagle Kanalı'nın ve çevresindeki dağların panoramik manzarasını izleyebileceğiniz harika bir seyir noktası da mevcut. Bu seyir noktasının sol tarafındaki dağlar Şili’ye ait iken, sağ tarafındakiler Arjantin sınırları içinde kalıyor. Uçuran rüzgâra rağmen, fotoğraf çektirmek ve bu muhteşem doğayı özümsemek için, bu noktada biraz kalıyorum. And dağlarının karlı manzarasını doya doya içime çekiyorum. Katamarana dönüş yolunda rüzgar sertleşiyor, kendimi gemiden içeriye zor atıyorum.

Bridges adasından sonra, deniz aslanlarının yaşadığı, Los Lobos adasına gidiyoruz. Adanın adı, burada yaşayan deniz aslanı (lobo marino) kolonilerinden geliyor.
Bu ada, bölgedeki popüler tekne turlarının bir parçası ve karaya çıkmadan deniz aslanları ve deniz kuşları gözlemlenebiliyor. Turun en büyüleyici anlarından biri benim için, keyifle sefa içinde yayılan deniz aslanlarını izlemek. Onların suyun içinde özgürce oynayışını görünce, bu canlıların doğayla uyumuna hayran kalıyorum.

Deniz aslanlarından sonra, son durak olarak, dünyanın sonundaki “Les Éclaireurs” deniz fenerini görüyoruz.

Halk arasında "Dünyanın Sonundaki Fener" olarak anılsa da, aslında Jules Verne'in aynı adlı romanına ilham veren fener bu değilmiş. Romanın konusu, Beagle Kanalı'nın doğusunda, daha uzak bir ada olan Isla de Los Estados'taki San Juan de Salvamento Deniz Feneri'nde geçiyormuş. Ancak Les Éclaireurs Deniz Feneri, Ushuaia'ya yakınlığı nedeniyle bu takma adı almış.
Turumuz bitiyor ve Ushuaia’ya dönüyoruz. Öğleden sonra şehri tanımak için, sokaklarında dolaşıyorum.


Ana caddesi üzerinde çok sayıda giyim, hediyelik mağazaları, restoranlar ve kafeler bulunuyor. Laguna Negra isimli çikolata satan bir yer görüyorum. Burada kahve ile beraber, çeşitli çikolata spesiyallerinden tadıyorum. Daha sonra kendimi, ürünleri çok güzel ve kaliteli olan yerel “Patagonya” markasına ait giyim mağazasında buluyorum. Üzerinde Ateş Topraklarının haritası olan kapüşonlu bir Patagonya sweatshirt ediniyorum. Bir akşam önceki ağır güveçten sonra, bugünü daha hafif bir şeyler ,empanada yiyerek geçiriyorum. Empanada; Güney Amerika ülkelerinde yaygın olarak tüketilen, içi doldurulmuş, yarım ay şeklinde yapılan bir börek türü. İçinde et, peynir, tavuk, sebze veya tatlı versiyonunda elma gibi farklı şeyler konabiliyor.

Yemek sonrası otele dönüyorum. Yarın El Calafate’ye uçuşumuz var. Başka bir maceraya, Dünya'nın en etkili buzul manzaralarından birini, efsanevi “Perito Moreno” buzulunu görmeye gideceğim.
Konuk Yazar: Feyhan Sönmez
Fotoğraflar: Feyhan Sönmez Arşivi
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.