Macellan'ın Ayak İzinde Dünyanın Sonuna Doğru Bir Keşif Yolculuğu - 2

Bir önceki yazımda İstanbul’dan Buenos Aires’e uzanan gezimi anlatmıştım. Bu yazımda ise Patagonya bölgesinde geçen ilk günümü paylaşacağım.

https://yelkenciningazetesi.com/macellanin-ayak-izinde-dunyanin-sonuna-dogru-bir-kesif-yolculugu

Dünyanın Sonuna Yolculuk (15 Kasım 2024)

Saat 05.00’te alarmım çalıyor, gözlerim hala uykulu ama heyecanla doluyum.

Çok erken saatte Buenos Aires havalimanına varıyoruz ve uçuşumuzda yerimizi alıyoruz. Buenos Aires’in güneşli havasına veda ederek, karla kaplı dağların üzerinden süzülerek, güneye doğru yol alıyoruz.

Ateş toprakları, Güney Amerika ana karasının en güney ucunda, Macellan Boğazı ile ana karadan ayrılan bir takımada. Patagonya bölgesinin bir parçası olarak kabul ediliyor. En büyük ada Isla Grande de Tierra del Fuego. Takımadaların en güney ucunda, Pasifik ve Atlantik okyanuslarının birleştiği, tehlikeli sularda bulunan, zorluğuyla ünlü yelkencilik bölgesi olan Horn Burnu yer alıyor.

Bilinen en eski insan yerleşimi yaklaşık olarak M.Ö. 8.000 yılına kadar uzanıyor.  İspanyol kâşif Ferdinand Macellan, 1520 yılında bölgeden geçerken yerlilerin yaktığı çok sayıda şenlik ateşini görmesi nedeniyle, bölgeye bu ismi veriyor. Ateş Topraklarının, batı kısmı Şili'ye, doğu kısmı ise Arjantin'e ait.

Soğuk, nemli ve rüzgârlı iklimi, buzulları, fiyortları, ormanları ve tundralardan oluşan, el değmemiş doğası ile kendine özgü bir coğrafyaya sahip. Deniz aslanları, foklar, penguenler ve yunuslar gibi birçok deniz hayvanına ev sahipliği yapıyor.

Antarktika'ya en yakın yerleşim yerlerinden biri olması ve coğrafi olarak kıtanın en uç noktasını oluşturması nedeniyle "dünyanın sonu" olarak anılıyor. Ekonomisi petrol ve doğal gazın yanı sıra turizme dayanıyor.

Özellikle Ushuaia, bölgenin en bilinen şehri ve turistik merkezi. Arjantin tarafında yer alıyor ve "Dünya’nın ve Arjantin’in en güneyindeki şehir" ünvanını taşıyor. Ushuaia'dan daha güneyde yerleşim yerleri olsa da bunlar askerî üsler olup sivil bir nüfusa sahip değil. Ateş Topraklarını görmek isteyenler ve Antarktika turlarına katılanlar için uğrak noktası. Bölgenin eski sahipleri Yamanaların dilinde “Doğu’ya bakan koy” anlamına gelen şehir, Macellan tarafından 1520 yılında keşfedilmiş. Arjantin’in eyaleti olan Tierra Del Fuego’nun (Ateş Toprakları), Antarktika ve Güney Atlantik adalarının başkenti olan Ushuaia, Beagle Kanalı’nın kıyısında yer alıyor.

Yaklaşık 4 saat süren bir uçuşun ardından, Ushuaia’ya indiğimizde, sanki başka bir dünyaya adım atmış gibi hissediyorum. Buenos Aires’te yaşadığım yaz mevsiminden sonra, kış mevsimi beni karşılıyor. Soğuk ama tertemiz havada derin bir nefes alıyorum. Kabin bagajıma koyduğum kalın kıyafetlerimi üzerime geçiriyorum. Havalimanında yerel rehberimiz bizi karşılıyor. Bizi Dünya’nın bittiği yerde, rüzgârın ve denizin o eşsiz senfonisi eşliğinde, Ushuaia'nın kalbine, kartpostallara konu olmuş o meşhur fotoğraf çekim noktasına götürüyor.

Fotoğraf molasından sonra, şehre tepeden bakan otelimize yerleşiyoruz. Vakit kaybetmeden Tierra del Fuego Milli Parkı’na doğru yola çıkıyoruz. 

Tierra del Fuego milli parkı, Arjantin’in en güneyinde 1960 yılında oluşturulmuş bir milli park. Tierra del Fuego Adası’nda yer alıyor ve yaklaşık 630 kilometrekarelik bir alanı kaplıyor. Arjantin'in ilk kıyı milli parkı olan bu bölge; dağlar, ormanlar, buzullar, nehirler, göller ve Beagle Kanalı kıyısındaki koyları içeren büyüleyici manzaralara ev sahipliği yapıyor.

Milli parkın her tarafını bir günde gezmek mümkün değil. Bu nedenle, öncelikli görmek istediklerinizi belirlemeniz gerekiyor. Doğayı tanımak ve onunla baş başa kalmak için en güzel yerlerden biri. Bazı trekking grupları parkta kamp yaparak uzun yürüyüş turlarına katılabiliyor. Biz öncelikle, milli park sınırları içinde kalan, “Dünyanın Ucundaki Tren” ile küçük bir tur atıyoruz.  

Tierra Del Fuege Milli Parkı - Dünyanın Ucundaki Tren (El train fin del mundo)

Tren istasyonunda bizi mahkum üniforması giymiş görevliler, ellerinde temsili baltalarıyla karşılıyor. Çeşitli ülke bayraklarıyla donatılmış istasyonun içinde, alışveriş yapabileceğiniz bir mağaza ve sandviç türünden yiyecek ve çeşitli sıcak, soğuk, alkollü, alkolsüz içecekler alabileceğiniz bir de kafe bar bulunuyor.

Tren, Dünya’nın en güneyinde işleyen demiryolu olma özelliğini taşıyor. Trenin tarihi, Ushuaia'nın bir ceza kolonisi olarak kullanıldığı 19. yüzyılın sonlarına dayanıyor. O dönemde, hapishane mahkumlarına şehir için gerekli olan odun, kum ve taş gibi malzemeleri taşıtmak amacıyla bir demiryolu hattı inşa ettiriliyor. Bu hat mahkumlar için hem bir iş gücü kaynağı hem de bir tür ceza yöntemi olarak düşünülüyor. Mahkumlar her gün öldürücü soğukta, bu korumasız trenlerle ağaç kesmeye getiriliyor. Tren, 1947 yılında hapishane kapatılıncaya kadar çalışmaya devam ediyor. Hapishane kapatılınca bu hattın bir önemi kalmıyor. 1990 yıllarında bölge ekonomisine katkı sağlamak ve turizmi canlandırmak amacıyla, orijinal hattın Susana Dağı eteklerinde bulunan, 7 kilometrelik bölümü ve lokomotiflerinin restore edilerek turizm amaçlı olarak kullanılmasına karar veriliyor. Hat, istasyon ve lokomotifleri ile birlikte tekrar faaliyete geçiriliyor.

Eskiden mahkumları taşımak için kullanılan bu buharlı trende vagonlar, oldukça şık ve nostaljik olarak yeniden tasarlanmış ve büyük pencereli. Fotoğraf ve video kaydı rahatlıkla yapılabiliyor ancak yolculuk esnasında, vagon içinde dolaşmanıza izin verilmiyor. Tren, Ushuaia’ya yakın bir istasyondan kalkarak Tierra del Fuego Milli Parkı'nın doğal güzellikleri içinden geçiyor. Yolculuk yaklaşık 2 saat sürüyor ve misafirlere, bölgenin tarihi hakkında sesli rehberlik hizmeti de sunuluyor.

Trene binmek için sıraya geçiyoruz ve grup olarak bir vagona yerleştiriliyoruz. Mahkûm kıyafetine bürünmüş bir görevli de bizimle seyahat etmek için vagonumuza biniyor. Yedi kilometrelik yolculuğumuz boyunca şelaleler, nehirler, görkemli dağlar ve ormanların büyüleyici manzarası eşlik ediyor.

Trenin 30 dakikalık mola verdiği tek durak, eskiden mahkumların su aldığı tarihi bir nokta olan,  “Estacion la Macarena”. Burada mini bir şelale bizleri karşılıyor. Doğa müthiş ve ıssız. Trenden inerek, şelaleye çıkıyor ve fotoğraflarımızı çekiyoruz. Tren düdüğünü çaldığında, yeniden vagona toplaşıyoruz ve yolculuğumuz bitişe doğru devam ediyor.

Tren deneyimi, Ushuaia'yı ziyaret edenler için hem doğal güzellikleri keşfetme hem de şehrin zorlu geçmişini anlama fırsatı sunuyor.

Bu keyifli tren yolculuğunun ardından, otobüsümüzle, dünyanın sonundaki postaneye gidiyoruz.

Dünyanın Sonundaki Postane (Correo del fin del Mundo)

Uhuaia şehir merkezine, yaklaşık 11 km uzaklıkta, Tierra del Fuego Ulusal Parkı'nın içinde, Beagle Kanalı kıyısındaki bir iskelenin üzerinde bulunuyor. Oluklu metal ve ahşaptan yapılmış bu küçük postaneden sevdiklerinize, Fin del Mundo” (Dünyanın sonu) damgası basılı kartpostal gönderebilirsiniz. Ayrıca pasaportunuza da hatıra amaçlı, özel bir “Dünyanın sonu” damgası bastırmanız mümkün. Postanenin dış cephesi, Dünya’nın dört bir yanından buraya gelen gezginlerin çıkartmalarıyla kaplı. İç duvarları da uzak diyarlardan kartpostallar, haritalar, mıknatıslar ve paralarla doluymuş.

‘’Dünyanın Sonundaki Postane" basit anlamda sadece bir postane değil aynı zamanda ilginç bir hikayeye sahip. Dünyanın Sonu Postacısı olarak bilinen Carlos Lorenzo, Ushuaia'nın en tanınmış simgelerinden biri. Aslen Buenos Aires'ten gelen eski bir öğretmen olan Lorenzo, yıllar önce turizmin henüz çok gelişmediği bir zamanda Ushuaia ‘ya yerleşiyor ve burayı dünyanın sonu olarak tanıtan ve turizm açısından gelişmesini sağlayan katkılarından dolayı, Arjantin hükümeti kendisine, Redonda Adası’nın imtiyazını veriyor ve kıyıdan yaklaşık 2 km uzakta olan bu adada yaşamaya başlıyor. Daha sonra adayı mizahi bir şekilde "Bağımsız Redonda Cumhuriyeti" ilan ediyor ve kendisini başbakan olarak atıyor. Carlos adadaki küçük kulübesini, zaman içinde, dünyanın sonuna gelen insanların sevdikleriyle bağ kurabilmeleri için postaneye dönüştürmek istiyor. İlk başlarda, Carlos bu işi tamamen kendi çabalarıyla ve büyük bir tutkuyla yapıyor. Arjantin posta idaresiyle anlaşmalar yaparak gerekli izinleri alıyor ve kulübesini resmi bir posta ofisine çeviriyor. Kendi elleriyle postane için özel olarak damgalar tasarlıyor. Carlos'un postanesi, zamanla yerel halk ve turistler arasında büyük bir üne kavuşuyor. Ziyaretçiler, dünyanın dört bir yanından gelerek bu eşsiz doğayı keşfederken, Carlos'un sıcak gülüşü ve sohbeti ile karşılaşıyorlar. Carlos ziyaretçilerin pasaportuna, özel damgayı kendi elleriyle basıyor ve bu damgalar ve "Bağımsız Redonda Cumhuriyeti" pasaportları, ziyaretçiler için benzersiz bir hatıra haline geliyor.

Postane daha sonra bugünkü yerine, anakaraya taşınıyor ve Lorenzo uzun süre boyunca bu işi yapmaya devam ediyor. Lorenzo’nun hikayesi, küçük bir fikirle büyük bir etki yaratmanın ve hayallerin peşinden gitmenin ne kadar değerli olduğunu gösteren ilham verici bir örnek. Postane, sadece bir posta ofisi olmaktan çıkarak, insanları birbirine bağlayan, bir hayalin gerçeğe dönüştüğü ve dünyanın en uç noktasından sevgi ve umut mesajları gönderen sembolik bir yer haline gelmiş. Gittiğimde postane kapalıydı. Dünyanın sonundan kartpostal atamadığım için üzüldüm.

Lapatia Körfezi (Bahaia Lapatia)

Postane gezisinden sonra milli parkın en güneyinde yer alan - Ushuaia şehrinin yaklaşık 20 kilometre batısında kalan- son durağımız, milli parkın içindeki Lapatia Körfezi’ne (Bahaia Lapatia) yol alıyoruz.

Deniz kuşları, yunuslar ve diğer soğuk su hayvanlarını arayan doğa bilimciler arasında popüler olan bölge, And Dağları'nın en güney ucunda yer alıyor ve Buzul Çağı'nda oluşan fiyortlardan biri. Bu coğrafi yapı, koy’u Beagle Kanalı'na bağlıyor. "Lapataia" kelimesi, bölgenin yerli halkı olan Yagan/Yamana dilinde "orman körfezi" anlamına geliyor. Yamana halkı yaklaşık 10 bin yıl önce bu topraklarda yaşamış. Civarda değişik kuş türleri karşıma çıkıyor.

Körfezi, bu kadar ünlü yapan önemli özellik, Pan-Amerikan karayolunun resmi bitiş noktası olması. Alaska'dan başlayıp neredeyse tüm Amerika kıtasını boydan boya geçen bu uzun karayolunun sonu, Lapataia Körfezi'ndeki “Dünyanın Sonu" tabelasıyla işaretlenmiş. “Dünyanın sonu” tabelasıyla fotoğraf çektirmek isteyen gezginler için, bu nokta popüler bir durak.

Tabelanın yakınında, Arjantin Patagonyası'nın ucundaki ücra bir fiyort olan Lapatia Körfezi’ne uzanan bir yürüyüş yolu bulunuyor. Zirveleri karlarla kaplı dağlar ve ormanlarla çevrili körfezin etrafındaki arazinin çoğu koruma altında. Bu güzel doğanın içine yapılmış ahşap platformun üzerinde yürüyerek, Beagle Kanalı’na açılan Lapatia Körfezi’ni görüyoruz.

Bu körfezden batıya doğru yelken açtığınızda kendinizi hemen Pasifik Okyanusu'nda, doğuya doğru yelken açtığınızda ise Atlantik Okyanusu'nda buluyorsunuz. Yeşilin ve mavi gökyüzünün her tonunu içinde barındıran bu parkta yürürken, el değmemiş doğanın gücünü ve heybetini iliklerime kadar hissediyorum. Günün sonunda akşam yemeğine hazırlanmak için otelimize geri dönüyoruz.

Ushuaia

Biraz dinlenip akşam yemeği için Ushuaia merkeze iniyoruz. Rehberimizin mutlaka denememizi önerdiği buraya özgü “disco” diye adlandırılan, büyük toprak güveçte pişen karışık deniz ürünü güvecini yemek üzere  restoran “Isabel Cocina al disco”’ya gidiyoruz. Limanın karşısında yer alan restoranda güzel bir manzara ve keyifli bir sohbet eşliğinde, akşam yemeğimizi alıyoruz.  Deniz mahsullü güvecin içinde, her türlü deniz ürünü, sebze, peynir bulunuyor. Yanında çok başarılı bir ekmek ile servis yapılıyor.

Güvece eşlik için ısmarladığımız Arjantin şarabı ile beraber, hesap oldukça kabarık gelince, ihtiyaç duyulan her şeyin uzak noktalardan gelmesi nedeniyle Ushuaia’nın pahalı bir şehir olduğunu anlıyoruz. Ushuaia’da, restoranlar, İspanyollardan kalma bir alışkanlıkla 15.00-19.00 arası kapalılar. Oldukça turistik bir şehir olduğundan Hard Rock Cafe dahil pek çok seçenek bulunuyor.

Her zaman rüzgârlı olan ve Atlas ve Pasifik okyanuslarının arasında Antarktika kıtasının karşısında, yaz ayları bile kış gibi geçen şehirin yukarıdan aşağıya doğru manzarasına baktığım zaman, And Dağları’nın eteklerine kurulmuş olan Ushuaia şehri gözüme oldukça güzel geliyor.

Konuk Yazar: Feyhan Sönmez 

Fotoğraflar: Feyhan Sönmez Arşivi

Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Arşividir.

Yorum Yap