Jacques ile 2003 yılından bu yana yaz tatilimizi denizlerde geçiririz. O kadar çok anlatacak şey var ki. Bon Bini’yle ilk yaz tatilimizi 2005 yılı Temmuz ayı sonlarında yelken açtığımız Hırvatistan kıyılarında geçirdik. İlk yazımdan hatırlarsınız. (https://yelkenciningazetesi.com/guzel-izmirde-dogdum-guzel-izmirde-buyudum-ben-denizin-kadini-olmamam-mumkun-mu) Bon Bini bir Dufour 24! Dıştan motorlu, yeke dümenliydi. İskeleye kırınca sancağa, sancağa kırınca iskeleye gidiyor. Direğine çıkmak az zaman alıyor, kazayla ya da bilinçli olarak hafiften kuma oturtmak ve kurtarmak (sonraki yazımı bekleyin!) efor gerektirmiyor.
Tatilimize dönelim tekrar… Planımız o yaz Hırvatistan’ın kuzeybatı kesimindeki Unije, Losinj ve Dugi Otok’tan Coronati’ye kadar inip Zadar, Pag, Rab ve Cres Adaları’ndan sonra tekrar başladığımız yere dönmekti. Teknemizle yaptığımız o ilk tatilde çok detaylı bir günlük tutmuştum. Halen saklarım.
1246… Tarih gibi görünüyor ama Hırvatistan adalarının sayısıdır aslında. İrili ufaklı adalar ve kaya formasyonlarından oluşan bu müthiş arşipeli, uçakla Hırvatistan üzerinden geçerken görürdüm önceleri. Gökyüzünden tesadüfen serpilmiş gibi duran bu adacıkların kıyıları kayalıktır, nadiren bitki örtüsü görürsünüz. Yerleşik alanlar ve çevresi dışında genelde bakirdir. Beyaz renkli binalar, kiremit renkli çatılar ve organik dokular içinde sivrilen kilise kuleleri ile kıvrımlı yolların sonunda sürpriz şekilde karşınıza çıkan meydancıklar toplamıdır özetle…
Bonbini’yi Adriyatik’teki Istria Yarımadası’nın en güney ucundaki Pomer’de suya indirmiştik. Bugün yaklaşık 300 yat bağlama kapasiteli modern bir marinası bulunuyor. Manzara muhteşem! Bizim ilk durağımız yaklaşık 20 mil mesafedeki Otok Unije’ydi. Hırvatçada ‘otok’ ada anlamına geliyor. Çoğul olursa ‘otoci’. ‘Hrvatski otoci’yi tercümeye gerek yok sanırım.
23 Temmuz 2005. (Yazıyı yazarken bir an şaşırdım, 20 yıl olmuş!) Pomer Marina’dan 15:30 gibi ayrılıp Otok Unije’ye doğru yola çıkmıştık. GPS’e göre adaya ulaşmak için gereken süre 3 saat 45 dakikaydı. GPS tabi ki deniz hayatını çok kolaylaştırıyor ama Hırvatistan kıyılarının tamamını içine alan haritalarımız da yanımızdaydı. Kvarner Denizi’ni geçerken deniz derinliğini 47-48 metre olarak not almışım. Hava sakin, rüzgârı mumla arıyoruz. Unije’ye vardığımızda saat 19:25 olmuştu. Yerleşmenin önündeki hafif kuzeybatıya bakan koyda demir atmıştık. Daha ilk yelken seyrimizdeki dört saat çabucak geçivermişti. Jacques da yelken eğitimime dair bir dolu bilgiyi bu dört saate sıkıştırmayı ihmal etmemişti.
Adalarda gün batımı
Akşam ‘dinghy’miz Bonbini’tje’yle karaya çıkar çıkmaz şirin bir restoran bulmuştuk bile. Yemek sırasında sonraki günlere ilişkin programımızı konuştuk bolca. Ertesi gün Jacques saat 07:00 de uyanmıştı, ben teknenin sallantısına uyandım. Jacques’ın 7.35 metrelik teknemizdeki her hareketi -tekneye girişi, çıkışı, denize atlaması- resmen olay! Önce yüzdük, sonra kahvaltımızı yaptık. O ve o günden sonraki her gün sabah programımız hemen hemen aynı oldu. Denizde erken uyanmak müthiş bir şey. Hırvatistan sularında ise bir başkaydı gerçekten. Çıt çıkmıyordu, deniz bile kıpırdamıyordu. Saat 09:30 sularında Mali Losinj’e doğru yol aldık. Ben dümendeyken Jacques bir ara mini müzik sistemimizi de düzenlemişti. Not almışım: Unijski Kanalı’nda seyrettiğimiz rotada derinlik 26-27 metre.
Seyir sırasında
Mali Losinj’e yaklaşırken çam ağaçlarıyla kaplı kara bizi karşıladı. Bir de Pazar günü kalabalığı… Akşam marinadan taksi ile kasabaya geçtik. Yemek vakti gelmişti tabi. Varsa yoksa balık ve salata! İtalyan mutfağından da çok şey bulunuyor adalarda. Yeri gelmişken Hırvatistan’da günlük hayatta İtalyanca ve İngilizce konuşuluyordu o yıllarda. Sanırım halen de öyledir. Her iki dili de bildiğimizden bizim için alışveriş, yemek-içmek, yerel halkla muhabbet etmek çok kolaydı.
Açık deniz tarafına bakan kıyılardan iç kesime, Losinjski Kanalı tarafına geçebileceğimiz Mali Losinj Köprüsü sadece sabah 09:00’da ve akşam 18:00 de açılıyordu. Jacques marina ofisine kaldığımız gecenin ücretini öderken ben de zaman kazanmak için alışverişe çıkmıştım. Not düşelim; köprü yukarı doğru değil, yatayda hareket ederek açılıyor. Aynı anda sadece bir teknenin geçebileceği genişlikte. İlk gelen önce geçer kuralı işliyor, her kaptan da kendi sırasını biliyor. Güneyden gelen gemiler öncelikli geçişe sahip. Burada hâkim olan kuzeybatı rüzgârının şiddetli olması halinde ise tehlikeli akıntı ve dalgalar nedeniyle köprü açılmıyor.

Mali Losinj’den geçiş
Kanalın diğer tarafına 7-8 yelkenli tekne ile birlikte geçip güneybatıya inmeye devam ettik. Ardından Silbanski Kanalı. Bu kanal kuzeybatıda Silba ile güneybatıda Premuda arasında kalıyor. Seyrettiğimiz güzergahı ayrıntılı yazıyorum belki ama haritadan da takip ederseniz 10 günlük kısa yaz tatili süresi içinde Pomer’den güneye olabildiğince inip sonra farklı bir rota izleyip tekrar Pomer’e dönülecek en uygun rota olduğunu söyleyebilirim.

Her sabah bulunduğumuz koydan ayrılıp öğlene kadar seyir, kısa öğlen molası sonrası akşam yeni bir yere varış. Hem yeni yerler görmek hem de rüzgâr olsun olmasın yelken seyrine ilişkin bir dolu şeyi öğrenmek için program idealdi. Öğlen yüzüp biraz atıştırdık. Yaklaşık 2 saatlik bir moladan sonra yola devam… Öğleden sonra saat dört buçuk olmuştu. Hafiften öte esen rüzgârın yardımıyla Dugi Otok’a varmıştık.

İnternet sitesi: https://mac-sailor.com
Dugi Otok yani Uzun Ada. Aynı zamanda Hırvatistan’daki en büyük adalardan biri. Adanın Kuzeydoğuya bakan kesimi daha hareketli bir kıyı şeridine sahip, korunaklı ve birçok yerleşme de bu kesimde bulunuyor. Bizim ilk uğrağımız Božava oldu. Tarih 26 Temmuz 2005. Güneydoğuya bakan limanıyla küçücük bir yerleşim Božava. Rıhtıma bağlandıktan sonra kısa bir yürüyüşe çıktık. Önce kahve, sonra alışveriş. Alışverişte bolca meyve almıştık. Hırvatistan’da erikler ve kayısıların tadına doyamadık o yaz. Bu arada biraz biraz Hırvatça öğrenmeye de başlamıştık.
Günaydın – dobro jutro
İyi akşamlar - dobar dan
Açık - otvoreno
Kapalı - zatvoreno
Hoşgeldiniz - dobro dosli
Deniz - more
Balık - riba
Salata - salata
Su - voda
Liman - luka
Küçük - mali
Büyük - velika
Temmuz ayında çok az rüzgâr vardı, seyirlerimiz çoğunlukla motorlaydı. Açıkçası rüzgâr bulursak şanslıydık. Bozova’dan çıkıp güneydoğuya doğru inerken Serednji Kanalı’ndan geçtik. Ve yağmur yağmaya başladı. Yağmur durduğunda 4.80 - 5 knot’luk güzel bir rüzgâr karşılamıştı bizi. Kuzeybatıdan esen bu rüzgarla rahatça İž Adası’na kadar inebilmiştik. İž seyrimizde yaklaşık 10 kadar yelkenli de bizimleydi. Çam ağaçları ile kaplı kıyılar, mini mini evler ve bir kilisecik kıyı manzaramızdı.
Yola devam edip akşamüstü Dugi Otok’un güneydoğu ucundaki Sali’ye vardık. Sali Dugi Otok’un idari merkezi. 2-3 kat arasında değişen yapılar ve hafif yeşil bir bitki örtüsü ile kaplıydı. İçeriye doğru uzanan küçük limanda bağlanacak yer bulmuştuk.
Biz…
Ertesi gün ise dönüş yolculuğumuz başlamıştı. Kornati’nin açık denize bakan tarafında bir süre yelken açmıştık. Bir dolu küçük ve bakir adaları görürsünüz burada. Bu kesimde derinlik 88-90 metre civarında ve biz 3.60-3.70 knot ile seyrediyoruz. Güzergahımızda epey Alman ve Hollandalı yelkenciler dikkatimizi çekmişti. Kornati’nin milli park statüsünde olan kesimi daha güneyde kalıyordu, bir sonraki seyehatimize ayırmıştık milli parkı. Kornati’yi kısmen gördükten sonra tekrar kuzeye doğru çıkmaya başladık. Otok Pasman ile Otok Ugljan arasındaki oldukça dar geçitten sonra genişleyen ve daha sonra tekrar daralan geçiş sonrasında Zadar’a doğru yöneldik. Ve Zadar.. Dalmaçya’nın tarihi, kültürel, turistik ve bir o kadar da eğlence merkezi. Fırsatını bulursanız tarihini okumanızı öneririm, oldukça enteresan. Kent, ‘kimler geldi, hayatımdan kimler geçti’ diyecek kadar önemli aslında. Antik dönemlerden başlayıp Yunan, Roma ve Bizans istilalarına, Venedik koruması altına girmelerine, Osmanlı istilasına, 1800’lerin başlarında Avusturya İmparatorluğu’nun, İkinci Dünya Savaşı sırasında ise İtalya’nın kontrolüne girmelerine ve günümüze kadar oldukça inişli çıkışlı tarihleri bir anlamda Akdeniz’in bu güzel kıyılarının stratejik önemini de bize anlatıyor.
Zadar, Temmuz ayında hem çok sıcak hem de oldukça nemliydi. Günbatımını iple çekmiştik. Ağırlıklı olarak beyaz renkli yapılarını, kiremit çatılarını, duvarlardan sarkan begonvilleri ve o güzel meydanlarını ya sabah erken ya da gün batımında gezmek bu mevsimde en doğrusuydu.
Zadar: Nizamiye binası (1562) ve Saat Kulesi (19.yy)
Kuzeybatı yolculuğumuzda Zadar’dan sonra Molat Adası’nda, Lucina Koyu’nda geceledik.
Lucina Koyu, Molat yerleşmesine bakar. Feribot iskelesinin olduğu kesimde derinlik 7 metre kadardır. Daha içeriye girdikçe 2.5 metreye kadar düşer, burası yelkenliler için idealdir. Koyun en iç kısmında ise derinlik 1,5 metre civarındadır, küçük tekneler burada bağlıdır.
O akşam bir restoran seçtik kendimize. Pazar günüydü, unutmuyorum. Akşam yemeğindeki ‘scampi alla busara’ tek kelime ile muhteşemdi! Yemek sonrası hesabı ödemek istedik. Kredi kartı geçerli değilmiş. Nakit de yok yanımızda o gün. Hemen yakındaki postanenin bankomatından para çekeriz diye düşündük. Ben Jacques’ı bekledim restoranda. Jacques eli boş dönmüştü. Bankomatta para kalmamıştı. Restoran sahibi geldi, ‘hiç mühim değil, yarın postane açıldığında para yüklenmiş olur, yarın ödersiniz’ demişti bize. Teşekkür edip ayrıldık ama içimiz daralmıştı resmen. Ertesi sabah erkenden Jacques postanenin yolunu tutmuştu. Neyse bankomata para yüklenmiş, nakit çekebilmişti. Restorana dönüp ödemeyi yapmıştı. 20 yıl öncesine ait tabi bu anlattığım olay. Hırvatistan adalarının yeni yeni ziyaretçi çekmeye başladığı yıllar. Şimdi nasıldır acaba? Lucina’da biraz daha vakit geçirdik o sabah. Kahve, kruvasan derken saat 10:30 olmuştu. Ayrılma vakti gelmişti.
Molat’tan çıkıp güneye dönüp batı kıyılarını takip ettik. Molat - İst arasından geçip kuzeye Pag’a ulaştık. Novalja’ya yaklaştığımızda her yerden müzik sesi geliyordu. Küçük dükkanları ve o dükkanlara girip çıkan müşterileriyle oldukça turistik bir görünümü vardı.
30 Temmuz’da Pag’tan Rab’a geçtik. Rab; dar sokakları, üç kulesi ve capcanlı meydancıklarıyla çok güzeldi. Ertesi gün Cres’teydik. Cres, adaların en büyüğüdür. Kuzey ucu Rijeka’ya doğru uzanır, güney ucunda Losinj’e açılır kapanır bir köprü ile bağlıdır. Cres-Lošinj takımadaları irili ufaklı koy ve su altı mağaralarından oluşan oldukça çeşitli bir kıyı şeridine sahip. Lošinj çevresindeki berrak deniz ortamı muhteşemdi.
Rab Adası
Cres Adası / Osor Katedrali
Yelkene yeni başladığımdan Hırvatistan adalarında yaptığımız tatil çok iyi gelmişti. Sakin hava ve deniz koşullarında çok şey öğrenmiştim. En önemlisi de Bon Bini’yi tanımıştım. Adalar arası mesafeler kısa olduğundan gerektiğinde rahatlıkla sığınacak bir liman ya da demirleyecek bir koy kolayca bulunuyordu. Belirtmeyi unutmayayım, çok sayıdaki ada açık denizden doğal bir sığınak sağlıyor. Adalardan izlenen gün batımları da harikaydı!
Ve Pomer’e dönmüştük. Adalarda yaşayan halkın denizle iç içe olan yaşam tarzı beni etkilemişti. Öncelikle denize son derece yakın olmakla muhteşem manzaralara sahiptiler, sınırlı taşıt kullanımı ve temiz hava daha sağlıklı bir yaşamı da beraberinde getiriyordu. Bununla beraber ada yaşamının zorlukları da vardı tabi. Ulaşım belki de bunlardan en önemlisiydi. Tahmin edersiniz; sadece adalar arası değil adalarla ana kara arası ulaşım, eğitim ve sağlık hizmetleriyle birlikte temel ihtiyaç malzemelerinin karşılanması açısından çok önemli. Adalar arası feribot hatları da bunun göstergesi. Ancak kış aylarında zorlu hava ve deniz koşulları nedeniyle kimi adaların gerçekten diğerleriyle bağları kopuveriyor.
Yazımın bitmesine yakın, adalarda ziyaret amaçlı bulunduğunuzda birkaç konuya özellikle dikkat edilmesi gerektiğini hatırlatmak isterim. Bunların ilki su kullanımı/tüketimi ile ilgili. Özellikle yaz aylarında artan nüfus ile su sıkıntısı yaşanıyor, tıpkı Ege adalarında olduğu gibi. İhtiyaçtan fazla su harcamamak, sık sık tekne yıkamamak ve yaz-kış adalarda yaşayan yerel halkın da su ihtiyacını düşünmek önemli. İkinci konu atıklarımız. Özellikle son yıllarda ‘atıkları ayrıştırıp atmak’ artık gayet normal olan bir davranış. Teknelerimizde de uygulamak mümkün. Sonuncusu da yelkenciler olarak birbirimize ve ziyaret ettiğimiz yerlerdeki halka karşı davranışlarımız. Bu konuda özellikle Instagram’da güzel hikayeler çıkıyor, anlatmaya gerek yok diye düşündüm ve yazımı bitirdim.
Bir sonraki yelken seyri notlarıma kadar hoşçakalınız…
Konuk Yazar: Özlem Ünal
Fotoğraflar : Özlem Ünal Arşivi / İnstagram: @macsailorstore
Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.