Yine Bir 10 Kasım Günü

Atatürk'ün, Millî Mücadele sonrasında, "Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa kazanılacak başarılar yaşayamaz ve sürekli olamaz" sözüyle ifade ettiği, aslında Kurtuluş Savaşı sırasında başlattığı, asıl ivmesini Cumhuriyetin ilanından sonra kazandırdığı "Türk Devrimlerinin" durdurularak geriye götürülmeye başlandığı tarihtir 10 Kasım 1938 saat 09:05

Tüm 10 Kasım'larda Türk Ulusu, Kurucusu Yüce Ata'sını anar. Yapılan anma törenlerinde, o klasikleşmiş söz ve cümlelerin nedense pek dışına çıkılmaz. 2 dakikalık saygı duruşu, bayrakların yarıya indirilişi, -bana göre- pek suya sabuna dokunmayan klasik konuşma metinleriyle gün geçiştirilir. Oysa 10 Kasım 1938 saat 09:05'in bambaşka bir anlamı vardır. 10 Kasım 1938 saat 09:05 parlak bir dönemin artık sona erdiği bir tarihtir. Atatürk'ün, Millî Mücadele sonrasında, "Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa kazanılacak başarılar yaşayamaz ve sürekli olamaz" sözüyle ifade ettiği, aslında Kurtuluş Savaşı sırasında başlattığı, asıl ivmesini Cumhuriyetin ilanından sonra kazandırdığı "Türk Devrimlerinin" durdurularak geriye götürülmeye başlandığı tarihtir 10 Kasım 1938 saat 09:05

Atatürk'ün 1923-1938 yılları arasında, yüzyıllardır yerinde sayan, köhnemiş bir toplumu nerelere getirdiği, kaybından sonra nelerin kaybedildiği/kaybettirildiği dürüst, tarafsız, yaşanmış gerçek olgulara dayanarak değerlendirilip ortaya konulmalıdır ki, 10 Kasımlar göz yaşı dökülen bir gün olmaktan çıkıp, Türk toplumunun tekrar eski dinamizmine kavuşmak yolunda kazanımlar elde edeceği bir dönüm noktası olabilsin. Bu noktada, Ata'ya minnet borcumuzu bir parça da olsa ödemek adına, bu toplumu çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmak adına neler yaptığını anımsayalım, vefatı sonrasında ise, bu kazanımlara bizlerin neleri reva gördüğümüzün bir öz eleştirisini yapalım.


1. Atatürk, yüzyıllardır cahil bırakılan Türk toplumunu süratle yükseltmek üzere Milli Eğitime öncelik vermiş, halk evleri, köy enstitüleri kurulmasına öncülük etmiştir. Oysa vefatından sonra, bu eğitim yuvaları kapatılmış, buralarda görevli son derece değerli eğitimciler görevlerinden uzaklaştırılarak etkisiz yerlerde çalıştırılmışlardır.

2. Atatürk, topraksız köylü için toprak reformunu ön görmüş, bu amaçla bu reform hareketini gerçekleştirecek kadroları köy enstitülerinde yetiştirmeyi hedeflemiştir. Oysa vefatından sonra bu hamle durdurulmuş, kadro yetiştirilmesi engellendiği gibi kurduğu CHP içinden ayrılan birkaç toprak ağası bu reformu engellemiştir.

3. Atatürk ekonomik bağımsızlık hedefleyen bir ülke ortaya koymuş, kendi üreten, üretmek için çalışan, fabrikalar kuran, ürettiğini satan, bütçesi denk bir ekonomiye sahip bir devlet ortaya çıkarmıştır. Oysa vefatından sonra başa geçen yöneticiler kolaycılığı seçmiş, üretmek yerine ithal etmeyi tercih etmiş, böylelikle denk bütçeyi bozarak ülkeyi dış borç altına sokmuşlardır. Dış borç altına sokmakla kalmamış, ülkenin bağımsızlığını da tehlikeye atmışlardır.

4. Atatürk genç Cumhuriyetin kolonlarını güçlendirmek ve sürdürülebilirliğini sağlamak üzere, genç ve güvenilir bir kadro yetiştirmiş ve görevlendirmiştir. Oysa vefatından sonra, bu genç ve güvenilir kadro tasfiye edilerek, Atatürk ve rejimle sorunlu, yurt dışına kaçmış kişiler kritik görevlere getirilmiş ve cumhuriyet değerleri aşındırılmıştır.

5. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni 6 ilke üzerine oturtur ve şekillendirirken, 10 Kasım 1938 saat 09:05 itibariyle, devletçilik yerini özelleştirmeye, halkçılık yerini bir grup zengine, cumhuriyetçilik yerini faşizme, laiklik yerini tarikatlara, milliyetçilik yerini Türk düşmanlığına, inkılapçılık yerini gericiliğe bırakmıştır.

6. Atatürk, Türk halkına gerçek kültürünü, dilini, tarihini, benliğini kazandırırken, 10 Kasım 1938 günü saat 09:05'den itibaren bu değerler aşındırılmış, Türk kültürü Arap kültürüne dönüştürülmüş, Türk dili özgün yapısını yitirerek 200-300 kelimelik sokak Türkçesine indirgenmiş, Türk tarihi genç nesillere unutturulmuş, Dünya tarihinde derin izler bırakmış Türk'ün benliği, öz saygısı yerini teslimiyete bırakmıştır.

Kısaca ortaya konan bu gelişmeler bile, bugün Türk halkının Atatürk’ün kendisine kazandırdığı değerlere nasıl ihanet ettiğini fazlasıyla izah etmeye yeterlidir. 

O nedenle 10 Kasımlar ulusça ağlaşma günü değil, Atatürk'ün ortaya çıkardığı, ellere parmak ısırtan o parlak tabloyu bugünkü haline getirenlere hesap sorma, Türk halkının öz eleştiri yapma günü olmalıdır. 10 Kasımlar, geçmişin başarılarıyla avunma değil, şapkayı önüne koyup o günlere tekrar dönme hesapları yapma günüdür. 10 Kasımlar artık Türk'ün başını öne eğip, Atatürk gibi bir lider bekleyeceği günler değil, halk olarak, Türk toplumu olarak artık ayağa kalkma, dik durma, azim ve kararlılıkla her türlü engellemeye karşı -bedeli ne olursa olsun- Atatürk yolunda ilerlemek gerektiğini bir kez daha anımsama, inanç ve güven tazeleme günleri olmalıdır.

Yazı: Levent DİNÇER

Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.

Yorum Yap