Yardım edenler kadar köstek olanlar da olmadı değil hani, siz siz olun insanların sık geçtiği bir bölgede teknenizi yapmayın, imkanınız varsa kapalı bir alan en güzeli olacaktır. İnsanlar meraklarından sürekli sorular sorup muhabbet etmek isteyeceklerdir, işin en can alıcı yerinde elinizdeki epoksinin macunun, boyanın, astarın donmasına sebep olacaklardır ama yapacak bir şey yok. İnsanların bunu fark etmeden yaptıklarını unutmayalım. Sosyalleşmek her zaman iyidir. Bazen işin stresini dostlarla paylaşıp şakalaşarak azaltıyordum.
Teknenin zehirlisini ve jel kodunu söktükten sonra iki salmanın da arasından aşağıya su damlamaya başladığını fark ettim, bu su deniz suyu da olabilirdi teknenin içinden gelen tatlı suda. Eski sahibi çift salmalı olduğu için salmaların üstüne geminin yükünü fazla vermiş olmalı ki bağlantı yerlerinde derin çatlaklar oluşmuştu. Üstüne birde su damlaları gelmeye başlayınca iki salmayı da sökme kararı aldım.
440 kiloluk salma için bu işlem gerçekten zorlu olacağı kesindi ve öyle de oldu. Salmaların üstü fiberglas katmanlarla kaplıydı. Öncelikle katmanları jet taşı ile kesmeye başladım.
Benim jet taşımda koruma yoktu, kazaya açık bir davet olduğunu bile bile tehlikeli bir şekilde kesmeye başladım. Kısa bir süre sonra da korktuğum başıma geldi. Bir anlık dikkatsizlik sonucu boşta olan elim kesme bıçağına değdi üç parmağıma dikişlik yarık açıldı. Sonuç hastanenin yolu tutuldu. Yıllarca kullandığım alet olmasının rahatlığı olsa gerek bir anlık dalgınlığın bedeli iki haftaya mal oldu. İşyerinden aldığım senelik izin de boşa gitmiş oldu. Sağlık olsun…
Bu işlerde öncelik her zaman iş güvenliği düşünülerek yapılmalı. İki hafta geçtikten sonra teknenin içinden salma somunlarını söktüm, salmanın dışındaki fiberglası söktüm ve salma boşa çıktı. Çıktı çıkmasına ama o ağırlıktaki salma, inatla tekneye tutunmuş. Balyozla saplamalara vurduğumuz halde tekneden uzun süre ayıramadık. Araya aralıklı kamalar çakarak yavaş yavaş aralayabildik. Sonrasında uzun levyelerle iki, üç kişi yüklenerek düşürdük.
Büyük bir iş başarmış hissiyle yorgun bir şekilde evlerimize geçtik. Akşamdan eniştem ile ertesi günün planını yaptık. Sabah buluşmak üzere sözleştik. Sabah kahvaltıdan sonra eniştemle teknenin yanına gittik. Salmalar teknenin tam altında, her biri tahmini 220 kilo pas içinde idi. Elle çekmeye çalıştık maalesef çok hareket ettiremedik. Daha sonra arabanın arkasına bağladığımız bir iple açık bir alana çektik. Önceliğimiz iki kalasın üstüne salmaları koyup pasını spiral zımpara ile temizleyip pas sökücü ile en dipte kalan paslara ulaşmaya çalışmaktı. Daha sonra da 4 birinde 4 diğerinde metrik 18 8 âdet saplama vardı onlarında sökülüp yenilenmesi gerekiyordu. Hatta saplamaları görünce iyiki söktük diye kendimizi teselli ettik. Sökmesek kopacakmış. Korozyondan incecik kalmış, yıllara yenik düşmüşler. Saplamaları salmadan ayıramadık, yapışmışlardı. Çareyi saplamaları kesmekte bulduk sonra da yeniden delikler açıp diş çekecektik. Metrik 20 -24 delik delip diş çekmek çok zorlu ve sanayi makineleri gerektiren bir iştir. Çok şükür çevremizde sanatkar dostlarım vardı. İlk olarak aklıma yıllarca beraber çalıştığım ağabeyim Ergün Parlar geldi. Derdimi anlattım, o da ‘’Ben hallederim, merak etme.’’ deyip haftasına mıknatıslı büyük radyal matkap makinesi getirdi. Yapıştırdık salmanın üstüne, deliklerimizi deldik. Gece geç saatlere kadar uğraştık, saplamalarımızı takmayı başardık. Ertesi gün tatlı su ile yıkayıp kuruduktan sonra her yerini antipas boya ile boyadım, peşinden astar boya atıp kenara kaldırdık.
Zor arkadaşlar, ama imkansız değil yapılan işler. Sabır ve azimle çözülmeyecek iş yok. Ben teknemi epoksi cam elyaf kaplamasına arka havuzluktan başlayıp kamara üstü sonrasında güverte ve borda şeklinde uyguladım. Kapma işlemine geçmeden önce teknenin üstüne garaj tarzı bir yapı oluşturdum. Uygulama sırasında yağmur yağarsa kabusunuz olur. Ben uygun fiyatlı olduğu için keçe elyaf kullandım. Param olsa hiç düşünmez örgü elyaf kullanırdım. Uygulama yönünden örgü elyafla yapılan yüzeyler daha sağlam daha kolay ve daha az epoksi çekiyor. Keçe elyaf uygulaması yaptığımda köşeleri oluşturmakta çok zorluk çektim. Ne kadar düzgün yüzey oluşturursanız bir sonraki macun işleminde o kadar rahat eder daha az macunla işi bitirmiş olabilirsiniz.
Benim tekne kerestelerle sabitlenmiş yere çok yakın olduğu için tekne altında işlem yapmak zor olacağından tekneme iki tane yataklı sehpa yapmaya karar verdim. Teknenin postalarına, omurgasına uygun kalıp oluşturup ölçülendirdim. Daha sonra solidworks programı ile 3 boyutlu çizimlerini oluşturdum. Kaç metre profil gideceğini hesapladıktan sonra Des sanayi sitesinden profilleri aldım daha sonra da Şile’nin yolunu tuttum.
Akşam evimin önünde jet taşını, kaynak makinesini hazırladıktan sonra semavere bir de çay koydum yoksa o yorgunlukta o iş çekilmezdi. Bir işe başlamadan önce ortamı güzelleştirecek, keyif veren ortamlar kurmak lazım. Kimi zaman inceden bir Türk Sanat Müziği yanı başında atıştırmalıklarla süslenmiş bir masa kimi zaman demli bir çay o işe keyif katar .
O akşam yan komşum Mustafa ağabeyim de bana eşlik etti. ‘’Bir elin nesi var iki elin sesi var.’’ boşuna dememişler. O gece saat geç olmasına rağmen işimizi bitirip ortaya sağlam bir yapı çıkarmıştık. Ertesi günü eşimde boya işini yapınca geriye tek bir şey kalmıştı. 6 tonluk teknenin altına bunları nasıl yerleştirecektik? Kriko mu yoksa vinç mi derken kendimizi dozerin tepesinde bulduk. Önce arkasını kaldırdık dikkatlice sonrada önünü.
Yaptığımız bu sehpalar gerçekten çalışma alanımı rahatlatmıştı ama sorun biter mi bitmez… Bu seferde tekne çok yükseldiği için daha önceden yaptığımız teknenin üstündeki garajı yıkmak zorunda kaldık. Bu süreçte yaz iyiden iyiye kendini hissettirir oldu, çalışmak güçleşti. Bir ay kadar bir sürede teknemin dışını epoksi reçine ve cam elyafla kaplayabildim. Bu süreçte çok fazla nalbur malzemesi harcadım. Siz siz olun parmak rulo ve eldiveni, daire zımparayı internetten toplu olarak alın. Epoksi kuruduktan sonra rulo çöp oluyor. Uzmanlar demir tırnaklı rulo kullanıyor, ben pek başarı sağlayamadığımdan boya rulosu kullandım. Demem o ki; ufak tefek dediğimiz malzemeler iş bitiminde büyük rakamlara ulaşabiliyor. Teknemiz Blacksea pansiyonun tam karşısında duruyordu. Her iş bitiminde pansiyonun sahibi olan değerli arkadaşım Süleyman Latifoğlu’nun yanına gidip bir-iki demli çay içip sohbet ederdik. Sohbeti ederken de tekneyi seyreder üstüne söyleşi yapar yorgunluğumu atardım. Şile’nin yaz akşamları eşsizdir, her zaman sohbet edecek dostlar vardır. Hafif serin Karadeniz esintisi insanın yüzünü okşar bütün yorgunluğu stresi üzerinizden alıp gecenin sessizliğinde geçip gider.
Yazı ve Fotoğraflar: Sertan Sayın