Osman Tanju Kalaycıoğlu ile Yat İmalat Sektörü Üzerine - 2. Bölüm

Osman Tanju Kalaycıoğlu ile yaptığımız röportajın ilk bölümünü okumak için link'e tıklayınız.

https://yelkenciningazetesi.com/osman-tanju-kalaycioglu-ile-yat-imalat-sektoru-uzerine

Larimar

 

Firmalar ve Yetişmiş Eleman

 

Mehmet Yakup Özer: Piramit kuruluşu derken?

 

Osman Tanju Kalaycıoğlu: Yat yapımcılığına soyunan pek çok firma var ama alt bileşen sayısı kısıtlı. Ayrıca yan sanayine yeterince önem verilmiyor. Örnek vermek gerekirse; ırgat yapan bir arkadaşımız var. Adam Hindistan’ın balıkçılarına bile dümen satıyor. Ertesi gün İtalya’ya en üst düzey yat markalarına ırgat veya dümen satıyor. En fakirden en zengine, beklentisi en yüksek olana da satabiliyor.

 

Bu anlamda bizim genel sanayimiz çok geniş. Hemen her şeyimiz var. Ama sanayimiz deniz sektörünün büyüklüğünü anlamamış durumda. Bir de dolar/kg yaklaşımımızda sorun var. Bu meseleye doğru açıdan odaklanmamış durumdayız. Bütün derdimiz ürettiğimiz kilogramı büyütmek, azıcık marjlarla çalışmaya alışmışız. Deniz böyle değil - kalite, marka değeri, belgeler tamamsa kar oranı karaya göre daha yüksek olabiliyor. Vizyonumuzu değiştirip  sayıya veya kilograma değil katma değere odaklanmalıyız ve bunu yükseltmek hedef olmalı. Bizim Aşil topuğumuz yan sanayimizin yeteri kadar güçlü olmaması. Uluslararası alanda güçlü olmamız lazım. Sadece tekne imalatı ile yetinmemeliyiz. Tekne imalatında kullanılan her türlü malzeme ve ekipmanlarda çeşitliliği artırmamız gerekiyor. Yat ve tekne yan sanayimiz pazar olarak Türkiye’yi değil dünyayı hedeflemeli.

 

Tekneyi yaparken bakıyoruz en zor elle üretilmiş işleri biz yapmışız ama kalan fabrikasyon her türlü donanım Avrupa’dan, Amerika’dan (çoğunlukla Çin imalatı) almak zorunda kalmışız. Mesela bir arkadaşımız seyir feneri yapıyor ama sertifikası yok. Dolayısıyla sörveyden geçecek bir tekneye bunu takamıyorsun, dünyaya satamıyorsun. Üreten çeşitli nedenlerle bunu yapamıyor, kimi zaman yabancı dil, kimi zaman sermaye, bu adama bu anlamda destek olmak lazım. Belki birkaç ufak revizyon ile hızla hem dünyaya açılabilir hem de içerde talebi karşılayabiliriz.

 

İlk bakışta pahalı üretilen bir şey uzun vadede stratejik bir hal alabiliyor. Bunu yaşadık. Kapasite ve kabiliyet var ama vizyon ve sermaye eksikliği yaşıyoruz. Gözümüzün önünde parayı Avrupa’ya veriyoruz. Onlar da zaten Çin’de yaptırıyorlar. 

 

Dünyaya satmak evet çok önemli ama içerde yaparken de maksimum seviyede yerli sanayiyi harekete geçirmemiz lazım.

 

İnsanımız var, temel eğitimimiz fena değil ancak profesyonel yaklaşım ve uluslararası iş deneyimi konusunda sıkıntımız var. Özellikle “usta” yetiştirme konumuz sıkıntılı. Ulaşabildiğimiz her makama yazıyoruz ama netice almakta zorlanıyoruz.

 

Bizde yat sektörü ahşap tekne ustaları üzerine kuruludur. Kaynağı ise Alaplı, Cide gibi Batı Karadeniz bölgesidir. Bu insanlar belki zamanın en fakir çocuklarıydılar. Ayvansaray’a çırak olarak gelmişler, sanatı öğrenmişlerdir. Bir çeşit çok yoğun eğitim kampı gibi bir süreçten geçmişler. Zor şartlarda çalışmışlar belli bir noktaya gelmişlerdir. Artık o şekilde bir fukaralık kalmadı. Fakat işte bu adamla dünyaya açılamıyorsun. Sıkıntılardan birisi de budur. Bu işte usta çırak ilişkisi ve zenaat öğrenmek işin temelidir. Ustalarımız gençliklerinde kendilerine yapılan muamele ile adam yetiştirmeye çalışıyorlar. Ama artık zaman böyle değil.

 

Mishi

 

Şimdi yeni bir kapı açıldı. Dört gün atölye, bir gün okul gibi bir yaklaşım var. Tekne yapım ustalığı sadece okumuş adam tarafından tam olarak öğretilemez. Bu iş biraz alaylı işidir. Mühendis ve usta birlikteliği çok önemlidir. Teorik olarak ne kadar iyi de olsan uygulamada iş pratikten çıkar. Emekli veya yarı emekli olmuş ustaların okullarda görev almasının önü açılmalıdır.  Bu anlamda eski ustalarımızın okullarda görevlendirilmesi gerekir. Ama adamın pedagoji sertifikası yok diye yapılamıyor. Bizim işimizde evet önemlidir ama prensip olarak diplomaya bakılmaması gerekir.

 

Meslek Kuruluşları

 

MYÖ: Peki bu anlamda meslek kuruluşlarının yaklaşımı nedir?

 

OTK: Üniversiteler ve Gemi Mühendisleri Odası katkılarıyla olabildiğince mühendis kardeşimizi ofis, atölye ve tersanelerde staj imkanlarından yararlandırmaya çalışıyoruz. Ben Deniz Ticaret Odası’nda yat inşa ve tamir bakım faaliyetleri meslek komitesi üyesiyim. Arkadaşlarımın teveccühü ile buraya seçildim. Ancak devletten gerekli ilgiyi göremedik. Defalarca derdimizi anlatmaya çalıştık ama gelişmeler çok yavaş oluyor. Bir kaç yıl alsa da mühendislik altyapısı olan gençlerimiz sektörde kalırlarsa verimli oluyorlar. Ancak ara eleman dediğimiz çalışanlarımızın yetiştirilmesi konusu  sıkıntılı - en büyük eksik de yetiştirilmek isteyen gençlerimizin azlığı. Meslek okulu mevcudu önemli değil, 5 yıl sonra işini hırsla ve keyifle yapan adedi değerli. Bu arada mühendis kadınlarımızın başarısından yola çıkarak üretimde de - mavi yakalı kadınların adedini kat kat arttırmalıyız.

 

MYÖ: Evet yeterince açık.  Peki sizin çalışma yönteminiz nasıl? Nasıl pazar buluyorsunuz?

 

Pazarlama Faaliyetleri

 

OTK: Bizim kendi atölyemiz var fakat son zamanlarda üretim faaliyetini yavaşlattık. Daha çok çizip, tasarımların kontrolünü yapıp projeleri takip ediyoruz. Bizde müşteri kimi zaman tasarımcıyı bulur gelir, kimi zaman yapımcıya gider. Yapımcı da bize başvurur.

 

MYÖ: Aktif pazarlama faaliyetleri konusunda ne düşünürsünüz?

 

OTK: Şöyle söyleyeyim. Hollanda’da bizim sektörde iki önemli tersane vardır. Harp sırasında tekneler yapmışlar, faaliyetlerini ister istemez bu şekilde sürdürmüşlerdir. Savaş sonrası 1951 senesinde New York tekne fuarına sergilenmek üzere üç küçük tekne götürüyorlar. Gidiş o gidiş, sonra bir daha geriye dönüp bakmıyorlar. Kalite fiyat ikilisinin belli sihirli bir dengesi vardır. En kalitelileri arasında uygun fiyatlı olmak gerekiyor. Bu dengeyi tutturabilen firmalar daha güzel ilerliyorlar. 

 

Biz eskiden beri 500Bin liralık bir tekneyi 1 Milyona satmak hayalini güttük hep ama aslına bakarsan adam 3 Milyonluk tekne arıyor. Bu fırsatları kaçırıyoruz. Mesela güneyde bir kısım imalatçılarımız var. Aslında çok dürüstler ancak kalite sıkıntılı. Müşterinin parası var daha iyisini almak istiyor. Biz veremiyoruz. Veremiyoruz çünkü yeterli seviyede iletişim kuramıyoruz; biraz da zora girip son düzlüğü de aynı hızda koşamıyoruz…

 

Geçmişe dönüp bakarsak bu sektör devletin hiç planlamadığı, öncelik vermediği, farkında olmadığı, kendi içinden var olmuş bir sektör. Halbuki tarihte gemi inşanın anavatanı burası, en eski tarihi tecrübe burada. Asya’nın Avrupa’ya açılan deniz kapısı burası. Özellikle Doğu Akdeniz ve Trabzon bu işte başı çeker. Daha sonra İtalyanlar gelmiştir. O devirlerden beridir bizde bu tecrübe var hatta genlerimizde var ama paraya devşiremiyoruz.

 

MYÖ: Teşvikler konusunda ne dersiniz?

 

OTK: Bizde teşvikler daha çok turizm amaçlı oldu ama gene de bir şeyler var. Mesela tersaneler yaptıkları tekne için kdv istisnası alabiliyor. Türk bayraklı müşteriye %1 ile satılabiliyor. Planlama gerekiyor. Bu işin önü çok açık değerlendirmemiz gerekiyor.

 

Tekne Tasarımlarında Trendler

 

MYÖ: Son zamanlarda tekne tasarımlarında ciddi değişiklikler oldu. Mesela eskiden ince uzun karinalı tekneler tasarlanırken artık suyun üzerinde kayan geniş tekneler öne çıktı.  

 

Reliant X40t Limousine Tender

 

OTK: Evet ama geniş kıçlı tekneler lüks ve dolayısıyla daha ağır gezi yelkenlileri için uygun değil. Hallberg-Rassy’nin bu anlamda belli bir dengeyi bulduğunu düşünüyorum. Her tasarımın amacı farklı. Aynı Formula arabaları gibi. Bu arabayı sokakta kullanamazsın.

 

Genelde klasik çizgileri tercih ediyorum ve daha kalıcı olduklarına inanıyorum. Klasik motifleri kullanarak çağdaş gövde şekilleri ile ileri yapım tekniklerini birleştirerek çok kullanışlı tekneler yapma imkanımız oldu. Bu yönde devam edeceğiz.

 

MYÖ: Bir de elektrik motoru mevzusu var benim ilgimi çeken bu konuda ne dersiniz?

 

OTK: Elektrik motoru 80’li yıllarda da vardı. Dizelden elektrik üretmek tamam ama esas olarak olacak ise bu iş akü ve güneş enerjisi ile olmalı.  Kimi uygulamalarda görüyoruz 18 m bir tekneye 20 m2 güneş paneli yerleştirdik ana servis amaçlı. Mantıklı sevke yetmiyor doğal olarak. Uzun süreli seyir için henüz o olgunluğa gelmedi. Daha çok destek amaçlı düşünülmesi gerekiyor. İlginç gelişmeler oluyor ve olmaya artarak devam edecek: Örnek olarak tekneyi tamamen ışığa duyarlı bir boya ile boyayarak su üstü yüzeyleri güneş paneli haline getirmek üzerine çalışıyorlar…

 

Bu mevzunun önemli olduğunu kabul etmek lazım ve şu aşamada uygulama yapmak yerine elektrik konusunda öncelikle işin ARGEsine para harcamak tercih edilmeli. Henüz bu aşamadayız. Elektrik güzel ama teknoloji henüz yetersiz. Dünya ve çevre açısından düşünürsek de öncelikle (Çin ve Hindistan dahil) Uzak Doğu’nun elektriğe geçmesi gerekiyor; yoksa pek anlamı olmaz. Kilitlerden biri de aküler - ağır ve pahalılar üstelik çevreci değiller!

 

MYÖ: Bugün itibariyle Dünya yat imalat sektörünün büyüklüğü 12 Milyar dolar olarak veriliyor ve 2027 yılına kadar da 15 Milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. Yat imalatı özelinde bizim sektördeki payımıza tam olarak ulaşamadım ama gemiler, tekneler ve her türlü suda yüzen araçlar faslında TIM verilerine göre 2021 yılında 1,6 Milyar dolar gibi bir ciroyu yakalamış durumdayız. Bu da hem fırsatlar hem de bu alandaki becerimiz anlamında ciddi gelecek vaad ediyor diyebiliriz. 

 

Osman Tanju Kalaycıoğlu’nun özellikle dikkat çektiği hususlarda daha çok çalışmamız gerektiğini de belirterek, yolunuz açık rüzgarınız bol olsun.

 

  1. Planlama
  2. Kalite/fiyat dengesi.
  3. Yan sanayinin desteklenip geliştirilmesi.
  4. Yetişmiş eleman ve eğitim standartları.
  5. Pazarlama

 

Haber: Mehmet Yakup Özer

Yorum Yap