Bugüne Kadar Rastladığımız En Güzel Kızlardan Biri ''GERMANİA NOVA'' - 3. Bölüm

Bu özel tekneyi ülkemize getirerek bir ilke imza atmış, böylesine ayrıcalıklı bir teknede neredeyse tecrübesiz genç denizcilere böyle bir şans vermiş olan değerli armatör ve iş insanı sayın Nimet Arif Kurtel Bey’e sonsuz teşekkürlerimi sunmak isterim.

Yazının birinci ve ikinci bölümünü okumak için aşağıdaki bağlantıya tıklayınız.

https://yelkenciningazetesi.com/bugune-kadar-rastladigimiz-en-guzel-kizlardan-biri-germania-nova

https://yelkenciningazetesi.com/bugune-kadar-rastladigimiz-en-guzel-kizlardan-biri-germania-nova-2-bolum

YANARDAĞI İZLEMEK Mİ?

Halil Kaptan’a tüm bu yolculuk boyunca hissettiğiniz en özel duygu neydi diye sorduğumda hayatımda ilk defa bir yanardağ ve balina gördüm demesi bana çok enteresan gelmiş ve günlerce düşünmüştüm.

Dünyanın en iyi on iki teknesinden biri olan Germania Nova onları sarıp sarmalamış. O fırtınada görüş alanı sıfırdı, sonra Stromboli’de yanardağı izledik, geceydi ve çok da iyi görünmüyordu. Dönüşte görüş çok daha iyiydi diye ekliyor Yunus Kaptan.

Anlatacak çok şey var ama özet geçiyorum diyor. Zaten öyle güzel videolar var ki bir satır bile yazmasam yelkenseverler inanılmaz keyif alacaklar.

Sardunya’ya yirmi mil kala fırtınayla girmeye başlıyorlar. Bonifacio’ya ulaştıklarında ise onları güzel bir hava bekliyordu. O korkunç günleri başarıyla geçebilmiş olmanın ödülü gibi.

TEKNEDEKİ ÖNEMLİ KASA

Saint Tropez’e yani hedeflerine doğru devam ediyorlar.

Bir gün kalıp dinlenelim derken gümrük memurları geldi. Tekneyi kontrol ettikleri sırada, tekneyle gelen ve anahtarı bile olmayan, hiç açıp bakmadığımız kasayı açmamızı istediler. Ancak ‘’anahtar yok, kasayı açamayız, isterseniz alın götürün kasayı.’’ diyorlar. Israrla açmamızı istediklerinde ‘’tamam, kıralım’’ dedik. Bunun üzerine vazgeçip gerek olmadığını söylediler diye kahkahalarla anlatıyor Yunus Kaptan. Neden bu şekilde davrandıklarını sorduğumuzda Sicilya tarafından geldiniz için cevabını aldık diye de ekliyor.

Nice, Antibes, Cote D’Azur’u beğendiklerini söylüyor tüm ekip. Old Town’a çıkıp keşfetmişler şehri, nüfusun öğrenci ve genç olması, Picasso müzesi cezbetmiş onları.

Saint Tropez’den Monaco’ya geçtikleri esnada bir yarışa denk geliyorlar. Buradan giderken suyun üzerinde bir şey dikkatimizi çekti diyor nihayet sohbete karışan Abdullah. Yarışmanın komite teknesi de o hareket noktasına doğru ilerleyince orada bir balinanın tam da suya dalarken kuyruğunu gördük.

 

YILDIRIMIN AZİZLİĞİ

Monaco’da onları inanılmaz yükseklikte soluganlar karşılıyor. Arif Bey’i karşıladık yeniden. Quai de Ponan’a demirliyorlar. O gece teknenin çok yakınına yıldırım düşüyor ve tüm elektronikler bozuluyor. Ve tamir edilmesi, parça gelmesi falan derken bir ayı bulacağını söylüyor ustalar.

İnisiyatif kullanıp 27 Eylül’de bölgeden navionics’le ayrılmaya karar veriyorlar. Dört gün Antibes’de alargada kalıyorlar. Bu esnada tüm mürettebat iki grup halinde karaya çıkıp şehri keşfediyorlar.

C’ote D’Azur’a yakıt almak için giriş yaptıkları esnada baş pervane arızalanıyor bu defa da.

Yakıt demişken ''Kaç litre yakıt alıyor tekne?'' diye soruyorum. Kaptan Bülent ''12 ton yakıt tankı, 12 ton tatlı su, 8 ton atık su deposu var.'' diye cevaplıyor beni.

Özellikle çevreyi kirletmeme konusunda son derece duyarlılar. Denize izmarit dahi atmıyoruz biz diyorlar hepsi birden. Burada öğrendiğimiz ve halen de devam ettiğimiz bir alışkanlığımız oldu, çöp ayrıştırma. Önceleri çok zorlansak da bizi çok güzel disipline etti. Avrupa’da mutlaka bir limana girmek zorundasınız, öyle koylara gidip kafanıza göre demir atamıyorsunuz, kıçtan kara yapamıyorsunuz. Kurallar sıkı doğayı koruma ve denizi temiz tutma konularında diyor Halil Kaptan

Onlara ‘’Böyle mükemmel bir tekneye ilgi nasıl?’’ diyorum.

Muazzam bir ilgi ile selamlandıklarını, şaşkınlıklarını, hayranlıklarını her fırsatta gösterdiklerini anlatıyorlar.

Tüm elektronikler bozuk halde seyrederken, Nice’ta havalimanına çok yakın geçtikleri için aranıyorlar tüm yetkililerce. Direkleriniz çok yüksek, uçaklara zarar verirsiniz diyorlar.

Nihayet Antibes’den 7 Ekim’de dönüşe geçiyorlar. Aynı rotadan elektronik aletler olmadan 16 Ekim’de Bodrum’a giriş yapıyorlar. Tam burada inanılmaz sert bir hava karşılıyor Germania Nova ve ekibini. Bu sırada 26 mm 100 ton ağırlık çeken ıskota halatı kopuyor.

Medicaine döndü hava diyor Yunus Kaptan, amacımız kuzeye kıyıya yakın havanın üstünden geçmekti ama tam fırtanın içine daldık, elektronikler yok, tepede bir yıldız belirlemiştim o da kayboldu, neyse ki nihayet giriş yapabildik ülkemize diye noktalıyor anlatımlarını Yunus Kaptan.

Ekibin en genç iki elemanı Abdullah ve Fatih bu bizim ilk böyle büyük tekne, ilk böyle yelkenli, ilk uluslararası çıkışımız, denizle ilk buluşmamızdı diyorlar. Hayatımızın en büyük, en değerli tecrübelerini yaşadık. İnanılmaz bir eğitim oldu bize diye yine şükranla aktarıyorlar son düşüncelerini.

Yaşadıkları ilginç anılara geliyor elbette sıra. Artık suskunluğunu bozmuş olan Abdullah, ‘’Fırtınada yelkeni indirmeye çalışırken, yelkenler dolu, indirmek için burnumuzu rüzgara verdik o anda dev dalgalar almaya başladık. Bir şey yapamayınca filenin üzerine yattım, alttan öyle büyük bir dalga vurdu ki, beni kaldırmasıyla kafamı bumbaya vurdum. Çok korktum, ölüm korkusu da sardı beni. Bir ara denize atlamayı bile düşündüm ki beni kurtardılar.’’ diyor.

MÜRETTEBAT NEREDE?

Peki sizi en çok gururlandıran bir olay anlatsanız hangisi olurdu diyorum. Halil Kaptan, Fransız polisi tekneye geldi evraklarımızı incelemeye. Bizim evraklara baktı. 9 kişiydik o zaman. ‘’Peki mürettebat nerede?’’ diye sordu diyor kahkahayla. Böyle bir tekneyi bu kadar genç bir ekibin buraya kadar getirmesi muhteşem bir duyguydu diyor. 

Bu genç ekip, sevgili teknelerinin içinde denizler, okyanuslar aşıldı. Günlerce kara görünmedi, hayatlarında belki hiç görmedikleri deniz canlıları gördüler balinalar yunuslar gibi, inanılmaz yüksek dağlar, hatta yanardağlar gördüler. Birbiri ardına hava olayları, fırtınalar, yağmurlar, inanılmaz büyüklükte dalgalar aştılar.

Rüzgar kolayına olsun Sevgili Germania Nova, Sevgili ekip ...

Yazı: Sema Erdal 

Fotoğraflar ve filmler: Halil İbrahim Yolver 

Yayına Hazırlayan: Doruk Ajans / Yelkencinin Gazetesi Kuruluşudur.

Yorum Yap